26 Ocak 2015 Pazartesi

Bebek arabalı kadın terörü


"Sosyal yaşamda rahatsız olduklarım" diye bi etiket açmaya karar verdim. Çünkü sokağa çıktığım anda o kadar çok rahatsız olduğum olay oluyor ki. En iyisi bloguma yazayım. Biliyorum bi sonuç elde edemeyeceğim ama en azından buraya yazarak "dök içini rahatla" hissiyatı haline girebilirim.
Mutlaka bi tek bana olmuyordur. Bebek arabası süren kadınların, itfaiye ya da ambulansvari bi halleri var. Resmen insanın bacaklarının üzerine üzerine sürüyorlar. Hayır sen kendi yolundasın yani yol hakkı senin, ama ne gam elinde bebek arabasıyla ortalığı yaldır yaldır saldırıyor hatun. Herkes duracak, hizaya geçecek ve kadın bebek arabasıyla herkesin hakkını gasp ederek istediği her yere girecek.
Hayır bunları tersliyorsun, sinir sinir bakıyorsun bu kez de Kutsal Kadınlara hakaret etmişsin gibi bi havaya giriyorlar. 
En olmadık sıkışık yerlere girmekten çekinmiyorlar. Semt pazarları birinci işgal alanları. Sıkışık ya, milletin üstüne süre süre kendilerine yer açıyorlar. Düşünüyorum da o araba benim elimde olsa yolda millete yer verirken iki adımlık yolu, yarım saatte alırım. Ama bu bebek arabalı işgal güçleri, her yere ışınlanıyorlar mübarek. Tabii milletin üstüne üstüne araba sürerlerse, yol doğal olarak boşalıyor.
En kalabalık dükkanlar, en sıkışık yerlerde bunlar. 
Bizim toplumda kadın ancak anne olduğunda değer kazandığından, sen bunlara haklı olarak kızınca sana diğerleri cık, cık, cık havalarına giriyor. Ölür müsün, öldürür müsün?
Zaten yolda yürürken kimsenin kimseyi iplediği yok bu bebek arabalılar iyice üzerine son noktayı koyuyorlar. Hele küstahlıkları had safhada.
İnsan sokağa bi hava değişikliği olsun diye çıkıyor, hırrr, bırrr diye diye eve geliyor. Sokağa çıkıp da eve gelince, evim evim güzel evim, ne halt ettim de bu kalabalığa girdim diye evimizin kıymetini anlıyorum. 

19 Ocak 2015 Pazartesi

Gencim, güzelim!



Geçen arkadaşım işe gitmek için metroya binmiş. Sabah ve akşam saatleri o kadar kalabalık oluyor ki, inmek için baya bi çaba vermeniz gerekiyor. Hele de bir durak, iki durak sonra inicem diye kimse giriş kapısının önünden kıpırdamıyor. Sonra da ite kaka bi çaba.

Arkadaşım ( ben değilim, olsam samimiyetimle söylerdim. ) inmek için 20 li yaşların başlarında bi genç kadına, izin vermesini söylediğinde, temsili resimdeki kadın, "geç teyze, geç" yapmış atarlanarak.

Arkadaşım da yaşlı değil üstelik, yani teyze olacak yaşta hiç değil. Hele o 20 yaşındaki kadının.

Ama bu tipler her yerde var. Sanıyorlar ki, kendilerini bu yaşta demir atacak ve orada kalacak. Sanki çocukluğunu aşıp, ergen, genç olmamış gibi. Ya da ne bileyim, yaş mevzuunu kendisini diğer insanlardan üstün kılan bi durum sanıyor. Eğer ömrün varsa sen de o yaşlara geleceksin ve hatta sütlaç gibi bi yaşlı olacaksın. Burda da yaşlıları aşağılamıyorum. Kadının mantığına göre yazıyorum.

Ama bu kadın 70 yaşına da gelse hiç bişey fark etmez. Bu sefer de gençlik hırsları devam ederek, gençleri kendisiyle yarıştırır, olgunluk diye bişey oluşmaz, hırsından gençlere çelme takar, dedikodu yapar, yaparoğlu yapar. Yani aldığı o yaş ona hiç bi katkısı olmaz. Bu dünyada gençlik hali ne ise öyle devam eder. İşi sayılarladır sürekli zaten. Kaç çocuğu, torunun var, kaç evi var hadi bir evi var diyelim kaç metrekare olduğunu anlatır, maaşını, eşyalarını, ıvırını zıvırını Kaç, tane üzerinden tamamlayarak pardon tamamlayarak insan olma sürecini tamamladım sanır.

16 Ocak 2015 Cuma

Geri gelmez günler


Biraz önce kendimi bildim bileli orada olan, çok bilinen bir binanın başka bir yere taşınacağını, daha da büyüğü yapılacağını öğrendiğim an, yüreğimde inanamayacağım bi şekilde bi sızı hissettim.
Burası, bende anısı olan bi yer değil. Orada duran bildiğimiz, yolumun düşmesini istemediğim bi kamu binası. Sanki onun gidişiyle birlikte zamanın karşı koyulmaz hızlı akışı, daha da sürüklenir gibi oldu. Bilmiyorum, o gidince ve ben artık onu orada görmeyince herşeyin hızlı bi değişim içinde olduğunu, zamana ayak uyduramadığımı-zı, eskidiğimi-zi düşündüm.
O bina orada dursaydı, ben geri gelmez günlerin değişmediğini düşünüyor, garip bir huzur duyarak, belki de zamana yenilmediğimi düşünüyordum.
Sanki o binayı gördüğüm ilk zamanki ben hiç değişmemiş sadece bi dönüşüm içindeydim. Orası boş kalınca ne olacak?
Belki büyük umutlarla ya da büyük rantlarla bi avm falan olacak ve alakasız bi yer olduğu için, süresini çok kısa zamanda tamamlayıp, bina mirasyedi akrabaları tarafından hunharca kullanılmış, değeri verilmemiş bi yer olarak oradan her geçişimde yüreğimi sızlatacak.
Ama biliyorum ki, bu yürek sızısı; zaman, eskime, değer bilmemeye ben de kısa zamanda her şeye alıştığımız gibi alışacam ve zaman geçtikçe biraz önce hissettiğim duygularım nasırlanacak belki sadece yüreğime toğlu iğne batacak, sonra alışıcam, her zaman her şeye alıştığımız gibi.

1 Ocak 2015 Perşembe

Başkası olma, kendin ol


Gecikmiş bi Yeni Yıl yazısı olacak sanırım. Zaten uzun zamandır yazmak isteyip de yazamadığım şeyler de vardı ama başka ilgi alanımın olması da yazı yazmamı sekteye uğrattı. 

Yeni yıldan herkes gibi beklentilerim var. Bu beklentilerim çok küçük ama büyük etkisi olacak belki de naif ve sanki insanı hiç tanımamış, bilmiyormuş gibi beklentiler de olabilir. İnsan denen varlık böyle gelmiş böyle gidecek mi bilmiyorum. Hele ki bizim ülkede. Artık hiç bir şeye de şaşırmıyorum. En kötüsü de bu sanırım, her şeye şaşırmayacak kadar alışmış olmak. 

Ne büyük ikramiye, ne yeni ev, araba beklentim var. Tabii ki en önemlisi sağlık ve huzur olduğunu biliyorum ve bunun devamını diliyorum.

Beklentilerim çevredeki insanlara karşı oluyor. Mesela bizim her zaman ekmek aldığımız, akşam olduğunda martı gibi çığlık çığlığa "akşamınnnn ekmeeee" akşamınnn ekmeeee" diye bağıran kadın. Yılın son günü ekmek almaya gittiğimde akrabası mıdır nedir biriyle büyük ikramiye geyiği çeviriyordu. Gözlerinde yarı para hırsı, yarı istekler canlanmış konuşup duruyordu. "Valla abla bana büyük ikramiye çıksın, bütün fakirleri doyurcam ev alcam" dedi. Aman Allahım herkesin derdi fakir fukara için ev alma ve doyurma derdine milli piyangonun çıkması. Onun için gidinin domuzu çeyrek bilete çıkmıyor, yok seri al, seri olmaz tam al, hesaplamalarını yapıyor.
Bi de demez mi, bütün bu sokak köpeklerine de ev alcam diye. Yuh dedim pesiniz. Köpeklere ev alınmaz ki, adam gibi özgür mutlu barınakları olur. Yani sırf geyik. Son gün ekmek almaya gitmeden önce bankanın önünde gördüğümüz, günlerce yağan  yağan yağmurun altında kalmış bembeyez bi sokak köpeği vardı nasıl ıslanmış, o kadar olur. Mama aldık ama sonra köpeği bulamadık meğer bizim ekmekçi hatun yan taraftaki tavukçudan tavuk alıp doyurmuş. Doğru olmalı, çünkü kuru mamayı yemedi.

Bak ne güzel hatun kişisi köpeği dediğin doğruysa doyurmuşsun. Piyangodan para çıkmadı değil mi? Yani işte demek istediğim bu, insanların kafa yapılarını değiştirmeleri. Bi takım bi şeyleri yapmak için büyük şeylerin olmasını beklemeyi bırakıp, elindeki imkan neyse onunla elinden gelenin en iyisini yapma. Hiç paran yoksa, hayvan için temiz su kabı koy, kuru ekmekleri ısla kuşlara koy. Bütün bunlar iyi niyet. Hiç bişey yapamıyorsan, sokakta kedi köpekleri iteleyen insanlara düşman kesil, o hayvanların hakkını koru.

Beş lira büyük para mı? En azından günde 5 lira vererek bir hayvanı doyur.
Aşağılık insanların hayvanları kullanmalarına izin verme. Bir takım geleneklerinden utan, kına, ayıptır bu yahu de. Deve güreşlerine, horoz güreşlerine prim verme. Ne biçim geleneğimiz var lan bizim de.  Utanıyorum bütün bunlardan de. Hayvan alan satanları, üretenleri pisliğin önde geleni olarak gör. Ki zaten öyleler. Konuşma, bütün ilişkini kes. 

Yeni yılla ilgili beklentilerim tabii ki sadece hayvanların korunmasıyla ilgili değil. İnsanların vicdanını iki kuruş paraya satmaması. Kapitalizmi eleştirip bir tane daha fazladan ev almak için kalbinin, mantığının isteklerini yapamaz hale gelmemesi. Kendisini güçlü hissetmek için gücün kuyruğuna takılıp sürüklenmemesi. İkiyüzlü olamayı bırakması, sırf hobi için yalan söylememesi. Gerçekten de hobi olsun diye zevkine yalan söyleyenler var. Paranın kölesi olmaması, paranın amaç değil araç olduğunun farkına varması ve kendisini ve karşısındakileri açık artırmada satmaması. 

Ya bi de gelecek yeni yılda, şişme Noel Baba'ların bıçaklanmadığı, yeniçerinin Noel Baba'yı kovalamadığı absürt trajikomik olayların yaşanmadığı bi yıl ve daha bir çok şey diliyorum.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...