24 Mart 2014 Pazartesi

Günler böyle böyle


Kursum nihayet haftada bir güne düştü. Bugün şu saatlerde kursta olmam gerekirdi ama evdeyim ve şu satırları yazıyorum. Benim açımdan çok iyi oldu. Haftada iki kez gitmek artık yormaya başladı. Yapmak istediğim başka şeyler ve onlara engel oluyordu. Yarın 18-21 saatlerine orada olacağım. Hiç ders çalışmıyorum bu aralar. Baydı mı ne? Hayır baymadı seviyorum ama başka işler daha çok heyecan katıyor. Bakalım takıldığım bi engeller var onları birer birer atlatırsam harika olur. Umarım.
İkincisi Osman Hamdi Bey şu meşhur kaplumbağa terbiyecisi isimli tablosunu bürokrasinin yavaşlığını, bir kaplumbağayı terbiye etmenin imkansızlığı ile anlatmaya çalışmış. Daha çok göndermeler var resmi incelediğinizde. İronik olan şu ki, Türk resim tarihinde bu resmin akıl dışı fiyata alıcı bulması. Ya bazı insanların evlerine bu resmin reprodüksiyonunu bir karış varaklı çerçeve içinde koyup duvarlarının en nadide köşesine asmasına ne demeli?
İroni dolu bir memleket işte. Osman Hamdi Bey'in kaplumbağa terbiyecisini yad ederek, geçtiğimiz günlerde benimle alakası olmayan bi takım bürokratik işlemlerle boğuşmaya çalışıyorum. Boğuşmak dediğinde dilekçe göndermek. Önce İzmir büroya gittim, berbat bi kadın mahkeme duvarı gibi suratıyla herkese çemkiriyor. Kuyruktakiler de baya tırsıyor gerçekten de. Madem işinden memnun değilsin, 60 yaşına gelmişsin ne demeye orada oturup millete havlıyorsun. Bu bütün devlet dairelerinde genelde böyle. Çok az memur var insana insan gibi davranan. Herkesin işi ağır ücretler az. Eskiden devlet dairelerine bütün suratsızları sözlü sınavda özellikle aldıklarını düşünüyordum. Evet haklıymışım genelde bütün torpilli  suratsızlar devlet dairelerine konuşlanmışlar. İzmir'deki dilekçemin bekleyeceğini düşünüp bu defa Ankara Genel müdürlüğe dilekçe gönderdim. Umarım hatalarını düzeltirler. Andavallı birinin yaptığı hatanın ceremesini çekmemek için peşinde koşturup duruyoruz.
Günler böyle işte.
Tapeler geliyor allı morlu
Tapeler geliyor kokuşmuşluk yuvası
Yarın çıkacağı tapeden sonra belki de tümden kapabilirmiş.
Heyyt yahu.
İçim karardı artık bu kadar kokuşmuşluk ötesinden. Bir an önce şu seçimler bitsin istiyorum. Hayatımda bu kadar rezil ve sansürle dolu bi seçim dönemi hatırlamıyorum.

15 Mart 2014 Cumartesi

Hiç

Çok uzun zamandan beri yazmadım. Yazmamamın sebebi malum şahıs. Ülke olarak o kadar berbat bir dönemden geçiyoruz ki, bu kadarı da olur mu diyoruz hergün.
Bunca gün normal olarak hayatıma devam etsem de, kişisel olarak kendimle alakalı olmayan olaylardan dolayı mutsuzum.
Hırsızlıkla başlayan organize suçlar katillikle devam ediyor. Ve bizim gibi düşünen çoğu insan bu durumdan mutsuz.
Bense mutsuz olduğunda yazanlardan değil, daha çok içine çekilenlerdenim. 
Meydanlarda insanları kendi çıkarları için kamplaştıran, bunu lehine çevirmeye çalışan bir adamla baş başayız.
Gasteci denen yavşaklar sürüsünün ne mal olduğunu gördük. Eskiden yaşananları, bize hep yaşanmamış gibi gösterdiklerini, bugün malum şahsı can siperane savunmalarından çok daha iyi görüyoruz.
İnternete sürekli sanal alem diyerek aşağı çekenler, halkın gücünü ve doğru haber almayı sanal alem sayesinde gerçekleştirdi.
Üç gencimiz bir hiç uğruna hayatlarını kaybetti. 
O hiç, gerçekten bir hiç. Hiç olmasa bu kadar halktan korkup, toma, çevik kuvvet, kimyasal gazla saldırmaz.
Bugünlerin geçeceğini umud etsem de, geleceğin neler getireceğini bilemiyorum.
Bugünlerde bütün olanlardan en çok etkilenen, çocuk yaştaki gençler, kadınlar ve hayvanlar. En ezilenler ve en çok istismar edilenler, siyasete alet edilip, onların mağduriyetlerinden kendilerine pay çıkarıp, hepsini sonuna kadar kullanıp haklarını gün be gün yok edenler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...