Karşı apartmanda sıva boya işleri olunca bizim apartmana da sıçradı.
Bu böyle oluyor. Senelerdir kötü kötü, sıvası eskimiş, badanası
dökülmüş oturuyorlar, “hadi yapalım yahu, hadi yapalım”
desen de bir türlü kıpırdamıyorlar. Götlekler güzelliği
görünce ancak öyle özeniyorlar. Ya da kıskanıyor bizim neyimiz
eksik? Bknz: komşu kıskanması.
Sonuçta
karşımızdaki apartman güzelleşmeye başladı. Apartmanın en üst
katında oturan adam çatının tamiratı ya da yeniden yapımı için, apartman sakinlerinden (na-sakin) para toplamak isteyince, “biz
karışmayız, kendin yaptır” demişler. Bu baştan normal çatı
yaptırmayı düşünürken, -aldığımız duyumlara göre- çatıya
imar izinsiz falan, baya bir çatı dairesi (odamsı bi şey) kondurdu. Tam bizim
karşımıza. Nasıl sinir oldum, o kadar olur. Denizi büyük
bölümüyle kapattı. İşin kötüsü buraya taşındığımızdan
beri, çiçek sularken falan güneşin batışını izlemek hayatımın
rutini olmuştu. Güneşin batışını olduğu gibi izlemek, kıyıdan
köşeden değil, ful ekran hayatının rutini olması çok güzel bi
şey. Kısa bir anda kızıl top ufuk çizgisinin altında kayboluveriyordu.
Şimdi o da gitti mi?
Neyse
evde sesimi hiç çıkarmadım. Biliyorum ki, o da acayip sinir oldu
ve vıdı vıdı yapıp, daha da sinirleri germeyeyim dedim.
BEN
YAPTIM OLDU ZİHNİYETİ
Evet
başımızdaki, başbakan ve emir erleri “ben yaptım oldu höööö
kime ne lan?” kafasında olduklarından ve Türkiye'de onlarca yıl
yaşayıp tecrübe ettiğim için, “offff hırrrr, gırrrr” ruh
hali içindeydim. Artık bunun geri dönüşü yok, sinir de olsan da alışmaya çalış, falan diye kendime empoze ediyordum.
Meğer
karşıdaki geri zekalının çatısını yapan usta "bu yasak
kardeşim, imar izni olmadan yıkılır, gel şunu uygun bir
şekilde, çatı şeklinde yapalım falan” dese de hem inatçı hem
gerzek, inat etmiş, yaptırmış. Gerzek sokakta bağırdı “benim
param var lan, yaptırırım!” diye. Bu bağırışlar aynı
apartmandaki avukatla tartışması sırasında olmuş.
Zira
avukat bunu şikayet etmiş. Gerzek şikayetten sonra, hala çatını
üstünü ziftli malzemeler mutfak tüpüyle ısıtarak yapıştırttı.
Bütün gün forrr forrrr seslerini dinledik iyi mi? Sanki dedim bu
herif de gezi parkındaki ağaçları sökmek isteyen zihniyetle
aynı. Başından kıçına kadar zihniyet aynı. Aynı cehalet, aynı
nobranlık ve küstahlık.
İki
gün sonra o yapışan ziftli malzemeler şırrrrrakkk şırrakkkk
diye yapan ustalar tarafından söküldü.
Ulan
dedim, inat edeceğine git bi araştır soruştur, oluyor mu olmuyor
mu, yasası var bilmem ne. Meğerse gerzek herifin belediyede
tanıdığı varmış, ona güvenmiş.
On
milyar yapım için gitti. Şimdi yıkım için kaç para gidiyor
bilmiyorum. Tekrardan çatı hizasına imara uygun çatı
yaptıracakmış.
Millette
hesapta “cık cık cık, yazık adam on milyarı verdi getttiii
getttiii” ayağı çekiyorlar. Ne çektin be sen geri zekalı ve
inatçı komşum. Ne çektin inadından?
Neymiş,
akılsız inat bünyeye ve cebe zararmış.
4 yorum:
evet ya kahrolsun bu zihniyet heryerde aynı:( manzarıyı kapattığını okuyunca nasıl üzüldüm bilemezsin,param var yaparım ne yaa..ordan düşsün ölsün istedim bunu da okuyunca:(
Sorma ya, çok sinir oldum, artık geri dönüş yok diyordum. Çünkü sistem sistemsizlik üzerine kurulmuş. Neyse ki yıkılıyor. Çok sağol desteğin için :)
Slm, Gezi Parkı sürecinde içinde sizinde olduğunuz blogların durumunu irdeleyen bir post yazdım.
haberiniz olsun istedim. Umarın beğenirsiniz.
Kolaylıklar.
http://guzelseylerrehberi.blogspot.com/
Çok merak ettim, okumaya geliyorum. Teşekkür ederim. Selamlar...
Yorum Gönder