21 Mart 2013 Perşembe

Geeellll aaabbla geelllll, çoccuğuna oynamalık civvvciivvvv


Dün akşamüzeri Konak Meydanı'ndaydım. Bunda olağanüstü bir şey yok diyebilirsiniz.
Hayır, var. Normal görünen, olağanüstü bir durum var. Belediyemiz sayesinde kendimi bir anda Hindistan'a gitmiş gibi hissettim. Şimdi nerden baksan bir dünya yol parası vereceksin, sonra oteli ıvırı zıvırı var. İçimden teşekkür ettim, belediyeye...
Konak'ta, metronun Bahri Baba çıkışında karton kutu içinde üstü üste civcivler satılıyordu.
Ay ne güzel, ne güzel. 
Girişimci ruhlu kişiler çocukları düşünmüş, tanesi 1 tl den boyasız, organik civciv satıyorlar.
Düşünceli anneler de, "hadi bakiim çocummm, seç hangisini istersen" diye, çocuğuna uygun hayvan alıyordu.
İstediği kadar mıncıklasın, kanadını, tüyünü koparsın. N'apcak artık fedakar kadın, yerdeki pislikleri bir noktaya kadar silecek.
Eee fadakarlık da bir yere kadar. Çocuk bütün sadist eğilimlerini civciv üzerinden gerçekleştirdekten sonra, civciv sağ kalırsa, yeterince büyüdükten sonra sokağa salarlar.
Belki de yabancılık çekmesin diye, Konak Meydanı'na sokak köpeklerinin yanına bırakıverirler.
Bu aşamada çocuğun psikolojisi ne olur? Bir canlıya karşı empati geliştirmesini bekleyebilir misiniz?
Sokak köpekleri için bir şey söylemek istemiyorum. Belediyelerin onları kaldırmaları demek, ne demek? Uyutulmaları demek.
Pet shoplardan obje olarak alınan kedi köpeklerden sonra, her bahar bu civciv satışı tekrarlanıyor.
Bunu sadece bizim belediye için söylemiyorum. Bütün şehirlerde uygulanıyor.
Evet, uygulanıyor ama bunun denetçisi kim? Zabıta değil mi? 
Denetimsizlik o kadar had safhada ki, nete "zabıta ne iş yapar?" diye girdiğimde, nasıl zabıta olursunuz gibi yazılar çıktı.
Bu renkli civcivlerse Gaziantep'te satılıyormuş. Kesinlikle boyama değilmiş. "Asrın mucidi" yumurtalara boya enjekte edip, civcivlerin yumurtadan böyle çıkmalarını sağlıyormuş.
Bu ülkede hayvan hakları diye bir şey yok arkadaşım. Bazen bana da diyorlar ki, insan hakları var mı?
Hayvan hakları gerçekleşmiş olsa, insan hakları çoktan gerçekleşmiş olurdu.
Sonra bir de tuttururlar, "biz AB ye 1950 yılında başvurduk" Letonya'yı bile aldılar da, bizi hâlâ almadılar. (Letonya bizden çok düşük bir ülke. Hemen burnunuzu kıvırın.)
Acaba ne zannediyor ki; banka kuyruğuna girmiş emekli adam mı? "De getsene sen lan, sıranın sonundaydın, seni içeri alıyorlar ben giremiyorum, banane sıra benim, sıra benim."
Almasınlar zaten, almasınlar. Hangi şartta, hangi insan hakkında, hangi hayvan hakkında bizi alacaklar ki? 
Bütün siyasi parti yöneticileri, fikirde ayrı, yönetimde aynıysa, canlıya beş para değer vermiyorsa, her şeyi şekilden ibaret yapıyorsa, girmeyelim arkadaş.
Hakkımız yok.

10 Mart 2013 Pazar

Yüreğim midemde


İnsanın midesi ile kalbi arasında çok sıkı bir bağ var.
Artık, ya da hep öyleydi de, ben yeni fark ettim ki; bazı insanları, söylediklerini, söylemediklerini, duruşlarını, yaptıklarını, riyakarlıklarını, samimiyetsizliklerini, küçük hesap peşinde koşmalarını, sadistliklerini, hamlıklarını,  faşistliklerini, pisliklerini, aşırı temizliklerini, yalakalıklarını, onursuzluklarını, ahlak kumkumalarını, yargıçları, zangoçları, aşk satanları, aşk alanları, ve bir yığın insanı, söylediklerini değil de, satır aralarını okumaya başladığım günden beri, kalbim sızlamıyor. 
Sadece midem bulanıyor, buruluyor, eziliyor, ekşiyor.
Sadece yoğun bir bulantıdan başka hiç bir şey hissetmiyorum.
Sanırım kalbim paraşüt takıp, gizlice mideme yumuşak iniş yaptı. Şimdi iki organım paralel hizmet ediyorlar beynime.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...