Prens
adaları demişler ama bakmayın siz prens mrens adaları dendiğine. Her şey
zıttıyla var olduğunu kanıtlamak istercesine bu isim verilmiş sanki.
Prens
adaları Bizans zamanında devlet adamlarının sürgün yeriymiş. 1800 lerden
itibaren yerleşim yeri ve sayfiye olarak kullanılmaya başlanmış.
Eeee zaman 1800
ler, at arabası yani faytonla taşıt aracı olmuş. Günümüze kadar.
Başlangıçta
bugünkü kadar zulmeden faytoncu var mıydı bilemem ama son yıllarda fayton, atlara
işkence aracı adeta. Adalar artık devlet adamlarının değil, atların sürgün yeri
oldu. Nerdeyse “atların da gözüne mil çekin çok para vereceğiz” dense bunu
bile yapacak hale gelmişler.
Açlıktan
kaburgaları sayılan biçare atların çektiği faytona binebilmek için insanlar da
sıraya giriyorlar. İnsanlar ne zaman bu kadar bakar kör ya da vicdansız oldu
bilmiyorum.
İnsanı
hayvandan ayıran özellik nedir? Konuşabilmesi mi? Yapmayın, hayvanlar da kendi
aralarında konuşuyorlar. İnsanın düşünüp, hayvanın düşünememesi mi? Hadi gidin
işinize. Nasıl da düşünmez insanlar olduk çıktık. Her gün sabah 8 akşam 6
sonrası tv karşısında geçirilen zamanla mı düşünür olduk. Ne düşünür, ne
düşünür? Hepimiz birer filozofuz mübarek. Filozofluğu bırakın, şu hayvanlara
yaptığımız işkenceyi bile düşünemez, göremez olduk.
İnsanı
hayvandan ayıran özellik araç gereç yapabilmesidir bence. İnsana en yakın
hayvan olan maymun dahil araç gereç yapamaz.
İnsan araç
gereç yapar da sonuçta ne olur? Her ürün
mal ve hizmet haline gelerek pazara açılır. Sonra para kazanır. Pardon istifler
mi demeliydim yoksa çok para ya da çok az para vicdanını mı kurutur ya da para kazanamadığı
için ömrünü ah vah ederek mi geçirir.
Para
kazanmak ve hayatını devam ettirebilmek için çeşitli mal ve hizmetler piyasaya sürer.
Bu araçlar işkence eder etmez hiç umrunda bile olmaz. Hatta belki de diğer
canlılara ve kendi türüne işkence ettikçe kendi gücünün çok olduğuna kanaat
getirip kendisine tapar duruma gelip, kompleksli ve zavallı durumunu aşmaya
çalışır.
Her gün
Adalar’daki atların dayanılmaz fotoğrafları geliyor faceye. Artık insana dair hiç
bir şeye şaşırmıyorum. İnsandır yapar.
Atları aç
bırakıp sıcağın altında yokuş yukarı haddinden fazla yük yükleyerek yokuş yukarı
kamçılaya kamçılaya ölmesine göz yumuyorlar. Dediklerine göre bu Adalar
denizlerinin altında yüzlerce at ölüsü balıklara yem olmuş, siz sıcak kumlardan
serin sulara atlayıp kulaç atarken. Bilseydiniz bir kaç metre aşağıda atların
kemikleri, girer miydiniz o denize? Hijyene
önem verenler bir adım geri atarlar, amann sencediler, "offf bugün hava çok
sıcakkk yaaaa, nappimmm kardeş, yüzcem tabii" derdi bir çokları.
Faytoncular
diyelim insanı hayvandan ayrıan özellik olan para kazanmaya, ev araba v.s
şeyler almaya bankaya çalışmak için vicdanlarını körleştirmiş ama ya
belediyeler.
Denetimsiliğin
ve kuralsızlığın ahtopat gibi her yeri sardığı memlekette hayvanlar nasibini fazlasıyla alıyor. Son
üç ayda bakımsızlıktan, açlıktan, hastalıktan 100 at ölmüş.
Teknoloji gelişmiş.
Ama bi nostaljimiz var canım, atları öldüre öldüre faytonlardan para kazanalım ve biz de binelim ve mal haline gelmiş bu kara parçasında buzul buzul olmuş
hislerimizle insan özelliğimizi kaybederek, mal haline gelip, piyasaya ayak
uyduralım.
Adalar’da
yapılan fayton işkencesine son demek için 30 Ağustos 2014
Buluşma
15.30 Bostancı Adalar İskelesi
Eylem 17.00
Büyükada iskelesi önü