2 Ağustos 2014 Cumartesi

Kurumsal sapıkları hizaya getirme hikâyesi


Kışın canım sıkıldığı günlerde herhangi bi kurumsal şirketten arayıp kredi vermek, çekap yaptırmam  için taciz ettiklerinde, önceleri canımın sıkıntısı ikiye katlanıyordu.
Daha telefonu açar açmaz sistemli ve kurslarda öğrenilmiş ezber konuşmaları ile beni esir alıyorlardı. Üstelik konuşmalarımızın kayıt altına alınacağını söyleyerek aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyorlardı.
Önceleri onların oyununa gelip normal cevap veriyordum. Yavaş yavaş kısa ve sert cevaplar vererek kapatmaya başladım. Fakat sonra onlar bu kadar kurumsal olunca ben de kendimi şirket yetkilisi gibi varsayıp ona göre tumturaklı cevaplar vermeye başladım.  Çocukluğumdaki gibi kendi kendime oyunlar oynuyordum bu kurumsal Çiğdemler, Selinler sayesinde. Kısa ve kasvetli kış günleri eğlenceli geçmeye başladı farkında olmadan. Çiğdemlerin şaşkınlıklarını telefonda hissedebiliyordum.  Fakat bir keresinde ocakta yemeğimi yaktım, çocuğun beslenme çantasını son anda hazırladığımdan, oğlum o gün derste öğretilenleri yeteri kadar anlamamış.
Derken sömestr tatilinde kız kardeşim Ankara’dan bize geldi. Evet, evde bayram havası oluştu. Fakat kardeşim oldukça yorgun ve yorucu yolculuktan dolayı biraz oturduktan sonra uykuya dalmıştı. İşte o zaman onun cep telefonu çaldı. Prensip olarak kimsenin cep telefonunu açmam. Ama o kadar ısrarlı çalıyordu ki, açmak zorunda kaldım. Telefonda yine Selinlerden biri telefon konuşmalarımızın kayıt altına alındığını söyledi. Bana kardeşimin ismiyle hitap etti. Daha doğrusu onun olup olmadığını teyit etmek istedi. Tam zamanıydı uğraşacak yani. Sömestr zamanı. Çocuklar evde, kardeşin de olsa misafir gelmiş ve akşam da kardeşimi seven kaynanam da yemeğe gelcek. İçimden off be off hastiri çeksem de, beynimde nasıl olduğunu anlamadığım hızda hücreler birbiriyle iletişime geçerek “şu Selin’i niye kafaya almıyorsun, zamanı geldi, hadi hadi” dediler. Ben de Selin’e “Ceyda  Hanım şu anda  meşgul lütfen daha sonra arayın” dedim. Aslında doğruydu fakat meseleye kurumsal bi hava katmıştım.  Selin tabii yılmadı daha sonra ne zaman müsait olacağını sordu. İşte o anda ben koptum ve “kendisi şu an çok önemli bir toplantıda tam olarak bilemiyorum ama iki saat sonra ararsanız belki müsait olabilir” dedim. Selin şaşırsa da, daha sonra arayacağını söyleyip teşekkür etti.
Yemekti, sofraydı, çocuklardı, kardeşimle konuşmayı darken ben Selin’i hakikaten unutmuştum ama Selin unutmamış. Tekrar Ceyda’nın telefonu çaldı. Hemen aklıma geldi. Ceyda’ya acele “tanımadığın numaraysa sakın açma” dedim. “Bana ver.” Ceyda şaşırdı. Onun şaşkınlığını bekleyecek halim yoktu. Oyun bi kere başlamıştı ve artık kurallarına göre oynamanın zamanı gelmişti. Selin tekrar Ceyda’yı sordu. Müsait olmadığını fakat aradıklarını kendisine ilettiğimi, bana notunun olup olmadığını sordum. Selin iki saniye kadar durdu. “Hayır kendisi ile görüşmem gerekiyor” dedi. Ben “üzgünüm çok meşgul, notunuzu iletirseniz konu hakkında toplantı ve sonucunda istatiski veriler eşliğinde size geri dönebilirdik” dedim. Selin bozuldu. Fakat aldığı kurum terbiyesi ve ezberlediği sözleri söyleyerek telefonu kapattı.
O güne kadar neden böyle kurumsal hava vermediğim için kendime kızdım. Kurumsal şirketler bi sapık gibi günün her saati aradıkları yetmiyormuş gibi bana ait gizli kalması gereken bilgileri pervasızca soruyorlardı. Önceleri dediğim gibi cevap versem de bu cevaplama zamanları kısa sürmüş, sonrasında “ilgilenmiyorum, istemiyorum” cevapları ile telefonu kapatıyordum. Ama artık zararın neresinden dönsen kâr deyip, bundan böyle kurumsal olarak davranmaya karar vermiştim daha önce bahsettiğim gibi. Ve onlarla kurumsal olarak “toplantı, istişare, teyit, istatistiklerimize dayanarak, biz size döneriz, pardon hangi şirket demiştiniz” lafları ile konuşmak müthiş intikam almamı sağlıyordu.
Kıştı, kısa günlerdi. Sürekli arıyorlardı. Derken 14 Şubat geldi çattı. Benim kibar ama kaba kocam 14 Şubat sevgililer gününde ne istediğimi sordu. Evet 14 Şubat ı hatırlaması kibarlık ama ne alacağını sorması kabalıktı. Tektaş, çifttaş, yeditaş pırlanta isteyip istemediğimi sordu. Kabaysa ben de kabalaştım. Saçmalama ne idüğü belirsiz iki kuruşluk swaraovski taşlara bin kuruş verip parayı sokağa atma dedim. “Eeee ne istersin” diye devam etti. Yine beyin hücrelerim etkileşime geçti ve daha önce hiç düşünmediğim halde bana telefon santrali al dedim. “Ne?” dedi.  Kocam şaşırdı “hayrola işyeri mi ofis mi açmaya karar verdin” dedi. “Hayır” dedim. Hediye istedin ve ben de telefon santrali istiyorum” dedim. “Lütfen bekleme müzikli olsun. Tek hatlı olsun ama yeter ki bekleme müzikli olsun” dedim. Ne kadardır ki, diye de ilave ettim. “Hayır hayatım parası önemli değil, amacını anlamak istiyorum” diye cevapladı.
Ben de kimseye söylemediğim oyunumu ona da anlatmak zorunda kaldım. Kahkahalarla gülmeye başladı. O öyle gülünce aklıma yine şahane bi fikir geldi.  Lütfen bekleme müziği Güzide Kasacı’dan “Benim Adım Çalıkuşu” şarkısı olsun.  Kocam daha da güldü. Ben de hahhahahahahahahaaaaaa diye Güzide Kasacı’nın sesini taklit edebildiğimce ettim. Sonra aniden “bak çok ciddiyim, eğer Çalıkuşu bekleme müziği yoksa sen yükle dedim. Söylemedim kocam iki üniversite bitirmişti. Bir üniversitesi elektronik bölümüydü  ama şu an yaptığı o meslek değil uluslararası bi  şirkette müdürlüktü.
“Madem sordun ve hediye almak istiyorsun dediklerimi yap ve o telefonu kur” dedim. Evet dokuz yıllık evliliğimizde gördüğünüz gibi romantizmin sınırlarını zorluyorduk.
Telefon geldi, kuruldu ve istediğim gibi bekleme müziği Güzide Kasacı’dan, Çalıkuşuydu. Selinler ve Çiğdemler aradıklarında bu kez beni soruyorlar ben de benim sekreterimmiş gibi davranıp, bi dakka bekler misiniz, kendisi müsait mi deyip beklemeye alıyordum. Hahahahahahahahahahhahahaaaa... O arada kahvemi yapıp ilk yudumumu içtikten sonra telefonu tekrar hatta açtığımda, telefonda bip bipp bipppp seslerini duyuyordum.
Niyeyse artık telefonlar kesilmeye başladı. En azından aynı kurumsal sapıklar aramıyor, farklıları arıyor. Onlara da aynı uygulamayı yapınca onlar da kesildi. Şimdi bekleme müzikli hatlı bi telefon santaralim var ve kahkaha atıyor.
Kurumsal sapıklara iyi geliyor, seslerini kesiyor. Tavsiye ederim. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...