Çocukken babamın bana
aldığı sadece bir çift kırmızı terlikti. Bütün çocukluğum
bu kırmızı terliklerle geçti. Annem ne mi yaptı? Hiç.
Koskoca bir hiç hem de. Bizimkiler fakirdi ve tutunmak zorundaydık.
Annemin çalışmaktan çocuk görecek hali yoktu. Doğrusu da hoyrat
bir kadındı. Annem de babam da II. Dünya savaşı sonrası
gençliklerini geçirmiş travmalı çocuklar olduğunu şimdi daha
iyi anlıyorum. Kafadan çatlaklardı yani. Aşırı derecede paracı ve pinti.
Belki de onların beni
sevmeme nedenlerinden biri de kız çocuk olmam olabilir mi? Evet.
İlk iki kızdan sonra bekledikleri oğlan çocuğu yani abim dünyaya
gelmiş. Peki ben neciyim bu ailede. Beklenmeyen istenmeyen bebek. Allah bilir annem beni düşürmeye de yeltenmiştir. Aldırmak
için para verecek hali de yok ya.
Biliyor musunuz beni
çocuğu olmayan bi akraba istemiş. İstenmeyen bebeğim ya. Kızım
ya. Çirkinim ya. Evet açık açık çirkin ve sevimsizim. Tatlı
dilim de yok. İtile kakıla iyice arsız oldum çıktım. Babam
tamam demiş gelin vereyim. Onlar da karı koca hazırlanmışlar.
Uzun yıllardır kendilerinden beklenen çocuk böyle gelecek, olsun
gelsin de, nasıl olursa olsun gelsin. Gelmişler bize. Annem hoyrat
kadın almış beni kucağına, tam kadın uzatmış kollarını
“hadi ver” diye bizim hoyrata bi şefkat inmiş nerden indiyse?
Vermem demiş, veremem. Çocukluğum da dahil beni sevmediği ayları
yılları düşününce annemin blöf attığını düşünüyorum.
Akraba deseydi ki al size on papel. Bizimkiler kan kusar kızılcık
şerbeti içip ağlaya sızlaya verirlerdi. Yemezdi kimse bu ayakları
ya, olsun ele güne karşı. Onlara vermemişler. O eve gitseydim
nasıl bir hayatım olurdu ve onların hayatını etkileyebilir
miydim? Onlar sonrasında ayrıldılar. Belki ben arsız çocuk o
evde kişiliğim farklı olurdu ve ayrılmak zorunda kalmazlardı.
Dram üstüne dram mı? Evet canım, sanki senin değil de. Sanki senin yaşamın komedi. Offf böyle olsa daha da dram ya canım.
Diyorum ya çocukluğum
babamın bana getirdiği bir çift kırmızı terlikle geçti. Üstüme
başıma alınan mı? Offf saf olmayın. İki ablam var demiştim ya.
Onların üst başları ne güne duruyor?
Kırmızı terlikler neymiş biliyor musunuz? Meğer babamın memleketten gelen
hemşehrisine yardım etmiş de, o da terlik satıyormuş, sırf o
yüzden ona hediye etmiş. Babam o yardımı da hediye alsın diye
değil, üç beş sakal atsın diye yapmış. Babamın arkadaşı ne
olacak? Hepsi ayrı bir pinti, çıkarcı. Annem ve iki ablam da
dahil kimsenin ayağına olmayan terlik benim ayağıma oldu bakar
mısın sen? Nerdeyse Sındırella gibi oldu yaşamım. Beyaz atlı
prens falan. Nerdeyse dur... oldu gibi sanki, anlatacam.
Gençlik ateşimin başıma
vurduğu yıllarda okumak gibi derdim olmadı. Tahmin edeceğiniz
gibi ailemin de benim okutmak gibi bir derdi olmadı. Bi an önce bi
kısmet çıksa da gitse... kısmet de ha deyince çıkmıyor ki.
Çıkıyorsa da babamın sonradan yaptığı üç beş kuruşun
hesabını yapan mesleği olmayan it kopuklar kısmet diye çıktı,
annem desturla, babam küfürle kovaladı.
Sonra bi adam çıktı,
genç yakışıklı. Yeminle. Benim gibi çirkini genç yakışıklı
ister miymiş, vallahi istermiş. İsteme söz derken nişan yapıldı.
Hayatımda alınmadık hediyeler bu dönemimde alındı. Babamın bi
de muhafazakarlığı tutmasın mı? Tuttu. Her hafta sonu geliyordu.
Evde ayrı bi odada oturuyorduk. Gelir gelmez üzerime abanıyordu.
Kız kapat kapıyı diyordu. Eh helalim olmayacak mı, evlenmeyecek
miyim? Annemler de güya oturup konuştuğumuzu varsayıyordu.
Anlamıyor muydu. Peh peh pehhhh. Kaçın kurası O.
Arada sırada dışarı
çıktığımızda nişanlım beni nereye götürüyordu biliyor
musunuz? İzbe birahanelere. Olur mu, diyecek olsam “yürü lan”
diyordu.
Olmadı, olmadı işte.
Adamda ters giden şeyler vardı. Hiç konuşmuyordu, asabiydi,
bizimkilere eyvallahı yoktu. Bi keresinde babama "lan" dedi. Bence çok bi söz değildi ama babama çok geldi. Ayrılmak zorunda kaldım. Kenar bi
semtte bi genç kızın ayrılmasının ne olduğunu bile bile hem
de. Benim gibi çirkinin hem de. Biliyordum başka kısmet
çıkmayacağını ama. Aradan iki uzun sene geçti. Sen de dört
sene gibi mi, ben diyeyim kırk sene gibi. Evde kaldın lafları,
itip kakmalar, ehhh ben de gencim tabii gücüme gidiyordu. O odaya
her girdiğimde nefesi içki ve sigara kokan abanmalarını da
özlemeye başladım.
Her günkü gibi Sibel'e
gittim yine. En yakın arkadaşım, teyzemin kızı. Güya gizli
sigara içip kahve falı bakıyorduk hep. O gün bana demesin mi fal
da E harfi var seni çok özlemiş. Seni bi masada görüyorum imza
atıyorsun bak kızım çok mutlu olacaksın diye. Gelmişim 27
yaşına. Sen buralarda 27 yaşın ne olduğunu biliyor musun?
Okumamışım, çalışmamışım. Ehhh ben de de hata yok mu? İşçi
semti olmasına rağmen bi işe girmedim. Belki evine bağlı bi işçi
bulurdum ya, neyse bütün bunların hepsi geldi geçti.
Sibel'in falı aklımda
kaldı. Bütün cesaretimi topladım ve açtım telefon. Dedim gel
beni kaçır. Seni seviyorum. Durdu bu telefonda, kaldı. Sessizce
“tamam” dedi. Sanki ben ondan acılı lahmacun istemişim de, o
da tamam getiririm diyen kebapçı çırağı gibi. Nerden bileyim
ben.
Buluştuk bununla, bi
arkadaşının taka arabasını almış geldi. Araba toz içinde. Yok
öyle böyle değil, katmanlaşmış tozlar. Eve gitmeden önce “ben
yorgunum” deyip Topkapı'da bi otele götürdü beni. Sabah gittik
Adapazarı'na. Annesinin elini öptüm, kadın sanki geldiğime hem
seviniyor bi yandan da “ne bok yemeye gedin buna, aklın yok mu”
diyor gibiydi.
İyi günler sadece bir
ay sürdü. Adam ağır psikopatmış. Ağır roman gibi geçen
hayatımın başlangıcı kimi sayfası tozu dumana katan hızda,
kimisi de o gün kaçırmaya geldiği günün ağırlığında
geçiyordu.
Bir ayın sonunda
jübileyi yaptık. Dayak başladı. Evden komşulara, evde yoklarsa
boş inşaatlara kaçıyordum.
Bu arada çoktan
annemlerle barıştık. Duymuşlar ama dayak yediğimi. Kırmızı
terlik getiren hemşehrisi vardı ya, o söylemiş olmalı. Zaten o
buldu bana bu herifi. Herif diyorum ya, ya ne diyecektim? Kocasından
dayak yiyen her kadın böyle seslenir kocasına.
Gelmeyeceğim dedim
şefkatli annemle pinti babama. Birden ilgilenmeye başladılar.
Sanki çok ilgilendiler de. Ama bak sorarsan kocan ilgileniyor mu
diye. Evet, evet kızım. Valla ciddiyim. Beni sevmeseydi benimle bu
kadar ilgilenir miydi? Hadisene yaa. Git, inan dalga geçmiyorum
senle. Adam seviyor beni. Sevmese yapar mı? İlgisiz kalır. Bak
Gülcan'ın kocasına sabah çıkıyor gecenin kaçı gelmiyor.
Gülcan diyor bin kere dırdır yapıyorum adamın umru değil, vurup
kafayı yatıyor. Boş gözlerle bakıyormuş ona. Benimki öyle mi
ya, gözleri çakmak çakmak oluyor. O ela gözlerinin arasındaki
yeşiller nasıl parlıyor biliyor musun? Nasıl yakışıklı
oluyor, onu ateşleyen benim, benimle ilgileniyor işte. Ha sevmiş
ha dövmüş. İlgisiz kalmasın da.
Geçen bana terlik
fırlattı, kafama çarptı. Gözüm morardı Zaten ev terliklerimi
hep kırmızı aldım. Anlıyorsunuz değil mi?
1 yorum:
Bu ve pek çok yazınız kitap olursa alır okurum. Lafı dolandırmadan anlatan güçlü bir kalemsiniz.
Yorum Gönder