8 Şubat 2013 Cuma

Mola vermişim


uzun zamandır yazmadım. sanıyorum kendiliğinden planlanmadan alınmış bir mola kararı bu.
canım hiç birşey yazmak istemiyorken, buraya gelip bir de yazmamış olduğumun sinir bozucu bir etkisi var üzerimde. yıllardır yazmanın garip bir sorumluluğu herhalde. 
bugünlerde neler yapıyorum? en azından gelecekte geçmişe bakarsam neler yaptığımın arşivi olsun diye yazayım. 

sürekli okuyorum. jack london - yol & çehov - öyküler 

& hakan günday - ziyan bitti. 

ziyan tam bir ziyan öyküsü. bugün doğudaki askerlikle birlikte içinden ziya hurşit çıkıyor. yol da, tam bir hayat yolu. serserilik mi, dibine kadar. çehov her zaman bildiğiniz gibi...
pi'nin yaşamı filmine gittim. olağanüstü güzeldi. senaryo etkileyiciydi ve görsel harikaydı. eve geldiğim akşam bütün senaryo çözümlemeleriyle yazarım ben bunu dedim heveslendim. ama nerdeee?

ertesi gün aniden belimde sinir sıkışması gibi bir şey oldu. ilaç falan nihayet iki gün de geçti.
tekrar üzerime o ağır yazmama isteği geldi oturdu. bunun havayla ilgisi var mı yoksa benden mi kaynaklanıyor bilmiyorum. hava şakır şakır yağıyor. muson etkisindeyiz gibi...
neyse ben okumaya devam edicem.
biraz önce şu sinir telefon tacizcisi banka aradı. artık o kadar bunalıyorum ki. sürekli kart ve kredi kakalamaya çalışıyorlar. bu taciz değil de nedir? ben sana telefonumu verdim mi, beni sürekli arayabilir misin? ben seni zırt pırt arayıp, sana şunu kakalayım bunu kakalayım diyor muyum?
en sonunda bunlara karşı oldukça kaba olma kararı aldım. istemiyom ben kart mart deyip, telefonu kapattım. 
öffff. 
sarai sierra için açık oturumlar düzenleniyor yahu. türkiye'de yaşayan kadınlar hakkaten mal yerine konuyoruz. gıcık. işte bu ve bunun gibi bütün şeyler bende acayip bir karamsarlık oluşturuyor. bilmemek daha mı güzel. bilmicem desen de bildiriyorlar, haddini!
dün gece trt türk de kentler ve gölgeler de james joyse ve dublin'i perihan mağden tanıttı. her akşam izliyorum, aptal yağlı ve varaklı tv dizilerinden sonra çok iyi geliyor.
james joyse çok yoksulluk çekmiş ve odası tek kişilik bir yatak büyüklüğünde. öyle ki, yazı yazacak masası olmadığından, bir valizi masa yapmış onun üzerinde kitaplarını yazmış.
insan dahi olunca sınır tanımıyor. işte dolu dolu yaşamak diye buna derim ben.
şimdilik bu günlük bu kadar olsun...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...