27 Ekim 2011 Perşembe

Konak sineması yeniden açılıyor. Üstelik!


… ve yazı yazdılar. Nasıl?
Nasıl yazı alfabenin harflerinden oluşuyor; kimi çirkin, kimi iyi niyetli, kimi nadir insanlar tarafından edebi eserler üretiliyor ve biz onları hayranlıkla okuyorsak; bi de, ışık hüzmesinden resimler üst üste biner ve biz bu çekilen filmleri izleriz. Kimini hayranlıkla, kimini sıkılarak ya da beğenmeyip, oflayıp, puflayarak...
Sinemayı severim. Hem de çok. Çalıştığım dönemlerde dahi, yoğun geçen bi çalışma gününün ardından, günün hafta arası, karnımızın aç olmasına bakmaksızın cuma geceleri gösterime hangi film girdiyse gittik.
Yıllar, Hollywood filmlerinin tozunu attırdığı yıllardı. 90 lar işte. Bir garip 90 lar... bi koşturma, çok kötü şeyin olduğu ama bizim pek de, bi şeyi bilmediğimiz garip, sisli bulanık yıllar. Buna rağmen kendimizi dev aynasında görür gibi, her şeyi bilir sanmaz mıydık? Yanarım yanarım, buna yanarım...
...kış geceleri. Ve İzmir. İzmir'i bilmeyenler, ılık ve yağışlı Akdeniz ikliminin hakim olduğunu düşünür... değildir dostum, değildir. Sabah ayazı, kamçı gibi yüzüne vurur. Gözlerinden şakır şakır yaşlar akar. Gecesi, ya gecesi? Günle gece arasında ısı farkı çoktur.
90 lı yıllardan kapıyı aralayıp neden bu kadar İzmir soğuğunu ve gecelerini anlattım?
Neden olacak, başta da anlattığım gibi, kış geceleri soğuğa falan aldırmadan, sinemaya giderdik her cuma.
O yıllarda, AVM ler, sadece İsstanbul'da. Biz nasıl özeniyoruz? Komikmişiz doğrusu! Hadi hadi komik demeyelim, bilinmeyene olan özlem. Kendini taşralı hissetme duygusunu yenme. Evet sayın psikolog çözdüm: Ağır aşağılık kompleksine giriyormuşuz İstanbul karşısında. Neden biz öyle AVM sinemalarına gidemiyoruz ki?
Kemeraltı pasajlarının sinemalarına giderdik. Pasaj içinde, bi arkadaşı bekleme... en büyüğü Çınar sinemasıydı. Perde o kadar büyük olmasına rağmen, sevmiyordum Çınar'ı... Altında da Çınar pastanesi vardı. Sinema çıkışında, tam kapının önünde bekleyen kestanecilerin kokusu hâlâ burnumda tütüyor mis gibi.
Ve 2000 ler...İzmir için, milenmyumun en büyük getirisi, bir bir açılan AVM lerle birlikte yeni sinemalar oldu. Sevindik, o bakımsız sinemalardan kurtulmuştuk. Rahat minderli, temiz sinemalar. Oysa gün gelip, bunlara da bakım olmadığı taktirde, yıllar içinde kirleneceğini düşünmeden...
doyduk doyduk. Avm sine de, mvm sine de... adım atasım yok artık. Sadece gene sinemalar vasıtasıyla, yürüyen merdivenlerle ikinci kata çık, biletini al. Sonra bol şekerden çukulatanı kesekağıdına koy, suları al. Bekle.Durum bundan ibaret.
İzmir'de sevdiğim tek sinema salonu Desem. Dokuz Eylül sineması. Üstelik bu sene ses sistemi de koltuklar da yenilenmiş. Neden seviyorum burayı? Çünkü tek Avrupa filmlerinin gösterildiği yer orası. Şehirdeki, diğer sinemalar ticari. Ne sanat filmi, ne Avrupa filmi hak getire!
Geçtiğimiz günlerde öğrendim ki, yılların Konak sineması, kapalı olan kapılarını yeniden açıyormuş. Üstelik bu yenilik sadece koltuk ve ses sistemi ile ilgili değil.
Konak Sineması'nın işletmesini İZSGD almış cep salonlarında Avrupa filmleri, büyük salonda ise vizyon filmleri gösterime girecekmiş. Gerçekten bu haber İzmir adına oldukça sevindirici. Benim gibi Avrupa filmleri düşkünü biri için, güzel bi haber.
Küçük bir dip not: 500 koltuğun alt limiti bin liradan satışa çıkarılmış. Satın almak isteyen pek çok kurum ve kuruluş varmış. Gençlik yıllarında bu sinemaya sık sık gelen Sezen Aksu ile de dernek temas içindeymiş.
İyi seyirler, İzmirliler :)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

eskiden çok sinemaya giderdik abimlegeneldharika filmler gelirdi belgin samsunun havza ilçesine avare hu filmi gelmişti çok ağlamıştım gitmek için abim götürmemişti babamın nakli sivasa çıktı sinema revaştaydı büyümüştümde samsundayken küçüktüm 72 senesinden itibaren ortaokul yıllarımdıabimle hep sinemaya giderdik çokta kaliteli filmler gelirdi türkanşorayın yılmaz güneylke kadir inanırın ünlü filmleri gelirdi

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

çocukken gidilen sinemalar... en çok aklımda yaz geceleri gittiğimiz açık hava sinemaları kalmış. annemin kucağında izlerken uyuyakalmak. sinema olur da, insanın anısı olmaz mı hiç? sanki geçmişe dönüldüğünde kendi hayat hikayeni film tadında izlemek. en güzeli de bu belki...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...