22 Nisan 2014 Salı

Öyleyken halbuki böyle olsa...

Dün Nesli ile Karşıyaka'ya gittik. Hava doldu doldu durdu. Giderken martılar için simit aldık ama veremedik. Martılar doymuş mu yoksa depresyone girmiş de canı simit istemiyor mu ne, ortalıkta yoktular.
İzmir ne kadar insan doluydu dün. Eskiden hafta içi zamanları bazen çok boş bi şehir gibi geliyordu. Vapur hınca hınç dolu, Karşıyaka çarşı öyle.
Denizde olmak iyi geliyor. Vapurun arka tarafına oturduk, her zamanki gibi köpüren dalgalara baktım.
Daha iyi olmaya çalışıyorum. Evet fiziksel olarak iyiyim ama bu bahar bana iyi gelmedi, içim gıpgri. 
Herkes mi böyle, yoksa bir ben mi böyleyim? Bi şeylere heves ediyorum sonra geçiyor bu. 
Benim için uzun sayılacak bi zamandan beri kitap okumadım. Zamanı geldi sanırım.
Haftada bir sinema ile geçiştiriyorum. En son izlediğim İsyan günlerinde Aşk filmiydi. Fransız yapımı. Konu eh derim. Fazla derinliği yoktu yine de fena değildi. Görseller çok güzeldi.
Canım kırsala gitmek istiyor. Yeşilliğe ağaçlara suya. İnsanın hayvanların bütün canlıların özü doğa. Yoksa bizi mahveden betonlar mı?
Ne biçim bu soru bu yahu. Betonlar kapitalizmin rekabet duygusunu sonuna kadar körüklemesi ve canlıların önemsiz insan eli tarafından yaratılmış maddenin yüceltilmesi. 
Hepimiz bütün insanlar doğada yaşasa. Para mara olmasa. Üretsek ve ihtiyaçlarımız için takas yapsak. Bence güzel olur.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...