26 Aralık 2013 Perşembe

Yozgat Blues - Önsöz



Geçen gün Yozgat Blues'a gittim. Gerçek insan hikayelerini izlemek istiyorsanız mutlaka ama mutlaka gidin. Bu sezon sadece iki yerli filme gittim. Diğerini hiç beğenmedim ama hangi film olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü oyuncularını başarılı buluyorum ve onlara olan sevgimden bunu söylemek istemiyorum. Yani filmin kötü olduğunu.
Şu anda çok yorgun ve filmi  yazmaya isteksizim. Haftasonu filmi yazmayı düşünüyorum. Filmden bahsederken gerçek insanların hikayeleri demiştim ya, filme gitmeden bir kaç gün önce neden filmlerde sadece güzel kızlar, yakışıklı herifler oynatılıyor diye düşünmüştüm. Bu çok faşizan ve ezici bir durum. Sanki çirkin olmak hikayenin yan karakterindeki kötü kadın-adam- ya da komedyeni olmak gibi bi şey. Önemli olan duygular ve iki kişinin birbirine karşı hissettikleri, iletişimi, aşkı, sevgisi değil sanki. 
Hayatta bunun karşılığı yok zaten. Günümüzde çoğu zaman güzel bir kız bunu paraya dönüştürüyor. Güzelsen mutlaka bi zengin ayarlayıp adamla evlenmen destekleniyor. Adam hödükmüş, yaşlıymış ve hatta ayıymış. -Ayılardan özür dilerim, bellemişiz işte bi takım lafları- Bu resmen evlilik de olsa, kendini satmak. 
Ya yakışıklı herifler, onlar da zengin kızı ya da kariyerli bi hatuna takılıp kendi hayatını kurtarma derdinde. Bu da satışta. 
İşte bu filmlerin hayatta karşılığı yok sadece bir rüya sunuyorlar insanlara. Gişe filmlerine artık tahammül edemiyorum. 
Hele vizyondaki filmlere baktığımda. 
Tuna Kiremitçi - Git kendini sevdirmeden mi neydi? Valla çok tırt. Hatta tırt ötesi.
Sonra Saadet Işıl'ın başrolde olduğu ve adada geçen zengin Rum kızı fakir faytoncunun asil ve gururlu Türk genciyle aşkı. Bu aşk ekseninde 1960 olaylarını falan anlattılarsa da, bu konu tekrar ve tekrar o kadar işlendi ki, enflasyona uğradı, biraz sıkıntı veriyor.
Sonra Çağan Irmak. Offfff sıkıntı basıyor inanın.
Neyse Yozgat Blues çok güzel. Ahmet Hakan'ın kardeşi Mahmut Fazıl Coşkun yönetmiş ve senaristliği de MFC ve Tarık Tufan tarafından birlikte yazılmış. Güzel haber Mahmut Fazıl Coşkun ve Ercan Kesal yeni bir senaryo yazmaya başlamışlar.
Şimdi durup düşündüm de, bu film hakkında görünüm olarak sıradan tiplerle oynatılması iyi olmuş derken filmi biraz küçülttüğümü hissettim. Oyunculuk, senaryo, çekim, mekan ve hatta müzik muhteşem. Oldukça hüzünlü film ama bi o kadar da komik. Hüznün ve sıkışmış insanların da komedisi denebilir. Komedi derken yanlış anlamayın, gözüne gözüne, gül gül diye maymunluk asla yapılmıyor. Hani gerçek hayatta nasıl küçük espriler kendi kendinize güldüğünüz anlar vardır ya aynen öyle.
Mutlaka gitmenizi öneririm.  

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...