2 Aralık 2012 Pazar

Fayton nostaljisiymiş!




Size bir soru sorayım mı? Teknoloji ilerledi değil mi? Pühüüüü! .
Evet evet, bende hem de nasıl diyeyim size.
Geçen akşam her zamanki gibi ülkenin haberlerini izliyordum. Aman allam neler neler... insanların içinde öfke birikimi var sanırım, vara yoğa patlıyorlar. Bir hiç yüzünden insanlar ölüyor.
İnsanların bir hiç yüzünden öldüğü ülkede, ben atlardan, hayvanlardan bahsetsem size, sakın önce insan demeyin bana.
Bi insan görünümlünün eline düşmüş bir at da pisi pisine hayatını kaybedebilir. Sonuçta kaybetti de.
Yer: Büyükada. Taşıt aracı olarak adanın içersinde, fayton ve bisiklet kullanılıyor.
Gelin size kendi tecrübemden bahsedeyim önce. Dört ya da beş sene önce Büyükada'ya gittiğimizde, hadi faytona binelim dedik. Taaa çocukluğumdan beri binmemişiz. Bindik ama bindiğimize bin pişman olduk. Zavallı at, zargana gibi zapzayıf ve bakımsızdı. Faytoncu eline kırbacı almış, son sürat gitsin diye, atı sürekli kamçılıyor. Hayvan soluk soluğa koşturuyor. İnsanın bazen basireti bağlanır ya, bizim de öyle oldu. Fayton gezisi mi, eziyet mi anlamadım. Bin pişman oldum. Durdurup inemedik bi türlü. Tabii sonra dönüşte yürüyerek döndük.
Döndük dönmesine de, bana ne zaman fayton dense, o gün, o atın çektiği eziyet gelir. Üstelik biz iki kişiydik. Çoğu şişko olan insanlar, en az dörder kişi biniyor ve beşlik simit gibi kuruluyorlar.
Şimdi bi de Büyükada'ya camii yapımı çıktı ya.
Bırakın camiyi de, önce faytonları kaldırıp, yerine akülü araçlar koyup, adada ulaşımı öyle sağlayın. Nostalji mi? Nostaljiniz batsın.
Bana sakın yurt dışında da fayton var demeyin. Evet, var biliyorum. Onların hayvanları ile bizim hayvanlarımız bir mi? Atlar besili, ve daha fazla müşteri taşıyacağız diye soluk soluğa koşturulmuyor. Kışın soğunda üzeri battaniyelerle örtülüp, gereken neyse o yapılıyor. Biz? Ortadoğulu kafasıyla, şekilde Avrupa ayağı çekiyoruz ki, kokuyor bu ayaklar. O yüzden lütfen, fayton sahiplerine akülü araç verilsin ve bundan sonra ulaşım bu şekilde sağlansın. Hiç bir şeyi adam gibi yapmadığımız tecrübeyle sabit...
Daha önce de, bitkin düşmüş hayvanlar dizleri üzerine düşüp, kaza yapıyorlardı. Geçen gün gerçekleşense, at kayarak, duvara çarpmış. Yeteri kadar doymayan, bakımsız, çok yüke koşulan hayvan en sonunda dayanamamış işte. Üstelik sürücüsü de öldü.
Bu sabah ise dünyada en sinir olduğum şeylerin başında gelen sirk, Vatikan'a gitmiş. Sinir suratlı Papa bir kaplan yavrusunu sevmiş. Ooo, kıyamam, ne kadar da hayvan seversin papa efendi. Taa Roma devrinden kalma olan bu işkence çadırları hala gerçekleştiriliyor, ve hayvansever papa da, bütün bunları bilmiyor ve seviyor.
Ee Vatikan çoktan bir din turizmi haline geldiği için de, papa devletin hazinesine, sirk sayesinde gelecek paralara bakıyor. Kaplanı da o yüzden seviyor!
Sirkine de, fayton nostaljisine de...

2 yorum:

~♡ηυяѕαℓкιмι™ dedi ki...

Hayvan bile olamayan o insanlar hayvanlara bunca eziyet ettiğinden ne anlar ki..
Elbette insan hakkı da önemli ama eziyet gören bir hayvanı bilip de susmak zaten hangi insanlığa sığar..

Nostalji diyorlarsa illa bir hayvanın taşıyacağından fazlasını yüklemek yasak olsun, sağlıksız hayvan çalıştırmak, hayvanları yetersiz beslemek, cani misali bakıcılarının eline bırakmamak şart olsun. Hayvan hayvanlığını bilsin insan insanlığını..

Yürekten katılıyorum isyanına canım.

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Hayvanı sevmiyor diyelim adam, kendi ekmek teknene neden bu kadar acımasız davranıyorsun? Altında bir şahin araba olsa çok daha iyi bakar. Bu ülkede insan olmak zor, hayvan olmak daha da zor. Yaşam zor...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...