7 Şubat 2012 Salı

Malbeyi Necati Bey



Offff, duştan geç çıktım. Uyuya kalmışım. Aysel’de beni uyandırmaya kıyamıyor! Öyle talimat verdim Aysel’e; beni geç uyandır diye. Allahı var, kahvaltı hazırlarken çıtı çıkmaz. Dört başı mamur kahvaltıyı hazırlar.
Neyse sonra anlatacağım, herşeyi. Önce yetişmem lazım. Şu mis kokulu parfümü de sıkayım da. Tamam. Ne kadar yakışıklıyım değil mi? Aynalar çatlayacak valla. Kasabada bi salındım mı? Bugün buranın düşman işgalinden kurtuluş günü. Protokolde baş köşede durmam lazım. Lazım ama protokolde bana hep, kıyı, köşe kalıyor. Kahretsin! Oysa koskoca Ziraat Odası Başkanıyım. Yıllardır başkanım. Kimseye kaptırmam. Zamanında uçsuz bucaksız çiftliğimiz vardı. …vardı da pis köylüler, elimizden aldılar! Aslına bakarsan yaktılar. Gece yarısı, sinsi bir düşman gibi yaklaşarak. Bu pis köylüler beyinlerini yemişler. Açtan korkacaksın. Her şeyi yaparlar. Halüsinasyon görüyorlar vallahi. Neymiş o çiftlik onlarınmış. Kadı olan dedem ellerinden zorla almış. Biz zaten buralı bile değilmişiz. Karadenizliymişiz. Ne işimiz varmış burada. Hırt! Sana mı sorcaz ne işimiz olacağını. İmparatorluğun koskoca kadısı. Hesap mı soruyorsun? Kendi aranızda  anlaşmazlığa düşmüşsünüz de, gelmişsiniz kadı dedemden adalet aramaya. Eee ne demişler adaletin kestiği parmak acımaz. Bu işler böyle!
Ne güzel yıllardı benim çocukluğum, ilk gençliğim. Çiftlikten gelen gelirle süper bir çocukluk geçirdim. Yediğim önümde, yemediğim ardımda. Üniveristeyi tam on beş senede bitirdim. Ama bitirdim. İstesem üç yılda bile bitirirdim. Zeka noksanlığından değil bu, sırf öğrencilik hayatım bitmesin diye. O ne ballı hayattır öyle. Fena mı hem çevrem de genişledi. Her dönemden arkadaşım var şimdi. Millet bir pilav günününe gidiyorsa, ben dört pilav gününe gidiyorum. Hem bizim gudubet kıza da bu çevre sayesinde bir münasip koca da buluruz bakarsın.
Of of off. Şu kravatı da sıktım mı? Tamam! Son bir kez aynaya bak. Çok afillisin oğlum, çok. Ağzına s….  bu pis köylülerin! Yakışıklılık var, para da olsaydı ohoooo ortalığı ayağa kaldırırdım ben.
Aslan burcuyum. Sahnede olmayı severim. Üniversiteyi bitirdim ama bir mesleğim yok. Ne devletde ne de özelde çalışamam. Yıllardır köylüleri çalıştırmaya alışmışım. Esas çiftliği yöneten amcamdı. Ne klas adamdı o öyle! Kamçısı yadigar kaldı. Bu kiralık evin salonuna süs olsun diye asıyoruz. Aysel kabul günü yapıyor. Çocuklar azınca, gözleriyle kırbacı gösteriyormuş. Mum gibi oluyor diyor zibidiler. Hah hah haaaa…
Ben gençliğimde onun köylüler üzerinde şakırdamasını bilirdim.  Tembellik, uyuzluk, muhalefet yapan köylüye amcam basardı bizzat kamçıyı. Bak bi daha yapıyorlar mı?
…. Yaptılar eşşoğlueşekler yaptılar. Durdular durdular da, sinsice yaptılar. Yiyeceklerini veriyorduk. Kaldırdıkları ürünün de yüzde birini. Nelerine yetmiyor ki? Fazla bile. Bu köylüler yaşamak, görgü, kültür ne bilirler ki; yetmeyecekmiş. Yesinler yemeklerini, yatsınlar. Sonra da çalışsınlar.
Off off. Protokole koşturmalı. Bu kurtuluş gününde ortalarda bi yerde durabilsem bari. Gene kenara itecek beni savcısı, kaymakamı, emniyet amiri. Ne yapayım, ben çalışamam. Ama sahnede olmak istiyorum. Herkes beni görsün. Aaa Malbeyi çiftliğinin sahibi, eski sahibi gelmiş desinler. Erkekler kıskansın beni, kadınlar iç geçirsin. Ben de sayılmak istiyorum.
Ben istemez miydim güzel, çok güzel bir kadınla evlenmeyi. Bana yakışan cinsinden. Aysel.  Amcamın kızı. Çiftlikde miras bölünmesin diye böyle bir evlilik yoluna gitti bizimkiler. Ben de oyaladım. Yok okulum bitmedi, yok askerdeyim, yok hazır değilim… bekledi ya kadın. Bekledi. Sekiz sene Godot’u bekler gibi bekledi. Oysa ben vardım, biliyordu, eninde sonunda evleneceğini. Evlendik de ne oldu? Hiççç takmıyorum vallahi. İstediğim zaman eve uğruyorum, istemediğim zaman uğramıyorum. Gene de toz kondurmuyor bana. Bazı eşrafın karıları gıcıklığına ‘’sizin bey ne iş yapıyor?’’ diye sorduklarında, ‘’çiftçi, çiftliğimiz var’’ diye cevap veriyormuş, burnunu havaya dikerek. Kadınlar gülüyormuş kendi aralarında. Sinir sahibi oldu bu kadın böyle böyle. Pintidir de baya. Çok az harçlık verdiğim halde evi çekip çeviriyor. Laf aramızda kimseye söylemeyin, gömleklerimi bile o dikiyor. Yaa artık bu beğenmediğim amca kızı Aysel’i, itsem mi, itmesem mi ne ok yiyeceğimi bilemedim. Amannn takma ya oğlum Necati. Kendine bak, kendine! Sadece iki çocuğumun annesi de geç. Belki, bakarsın, çiftliği yeniden ellerinden alabilirim bu pis köylülerin. Dava açtım. Yıllardır sürüyor. Sürsün. Belki, belki olur.
Ben de o köylülere inat, kasabanın Ziraat Odası Başkanı oldum. Ahdım var düşmeyeceğim yakalarından. Nasıl yakarlar lan bizim çiftliğimizi! Bana be anlaşmazlığa düştülerse, düşmeselerdi. Adaletin kestiği parmak acımaz..  acımış ama acımış. Geldiler yaktılar…
Off gene erken gelmeme rağmen itlediler beni köşeye. Hem de protokolün ikinci sırasındayım. Olsun bozma oğlum Necati. Sanki en önde, protokolün en ortasındaymış gibi dur. Gözlerini kıs, ufka doğru bak.. Kimseyi görmüyor, kimseyi muhatap almıyor gibi. Ulaşılmaz ol. Evet ben ulaşılmazım.
Ziktiret yaa! Gene içime sindirmediler yaa! Gene bozuk geçti bu kurtuluş günü. Olsun Necati bozma. Bunun Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan’ı var. Gene gelirim kaparım yeri. Kapacam.
Çiftliği de kapacam. Bizim orası. Zapttetiler, pis köylüler. Var ya şu kamçıyı alıp, gerilip gerilip şaklatasım geliyor.
Olcak oğlum Necati, böyle böyle olcak. Eninde sonunda adalet yerini bulacak. Sen Ziraat Odası Başkanlığı ile devam et. Burunlarından getir bu arada. Çiftliği ele geçirdiğinde bilirsin sen işini!



2 yorum:

Adsız dedi ki...

Vallahi sayın Nilüfer hanım son zamanlarda okuduğum en güzel yaplaşım...güldüm bir yandan da düşündüm... oy ben ne deyim öyle adaletin parmağına...))) sevgi ve saygılarımla....
Metin

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Ne yazık ki bu parazitin hayatta karşılığı vardı. Hiç karikatürize etmedim ama hayatın içinde çok ciddiymiş havası veriyordu kendisine ve öyle de algılanıyordu diğer insanlar tarafından :( Teşekkür ederim okuduğunuz ve yorumlladığınız için, selam, sevgilerimle...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...