8 Aralık 2011 Perşembe

Aşkın halleri


Aşkın hangi koşullarda ve ne şekilde geleceği belli olur mu? Kendimize benzeyene mi aşık oluruz, yoksa çok yakışıklı ya da çok güzel bi hatuna mı? Aşk yapmam dediğin şeyleri yaptırır mı?
Aşk insana plan yaptırmaz. Bildiğin her şeyi, değer yargılarını dahi değiştirir. Bu durum tarihe mal olmuş kişilerde de, sıradan insanlarda da görülmüştür. – görülecektir. Ve en çok da kendinden çok farklı insana aşık olur, adem oğlu, adem kızı.
Kendisini başka bir insanda görmüştür belki. Bastırdığı duyguları, aşık olduğu insan ortaya çıkarmış olabilir mi? Olabilir…
Bugün öyle bir filme gittim ki, konusu fragmanda; erotik romantik aşk filmi diyor.
Evet bu kısmen doğru olsa da, yani film bir aşk ekseninde yürüse de, insanlara soykırımları, etnik kimliği, din, dil, ten rengi, yaşlı, özürlü olmanın toplumdan dışlanma nedeni olduğunu, Kabul görmek isteniyorsa; soyunu sopunu unutturmayı, yaşlı ya da özürlüyse gözlerden ve gönüllerden ıraklaştırmanın çare olduğunu düşünen insanlara bunun ne kadar yanlış olduğunu çok  güzel anlattı.
Bunun yanı sıra doğayı küçümsemenin, katletmenin, yani yaşama canice tecavüz etmenin, gün gelip seni vuracağını, kendisine bi şey olmayacağını düşünenlerin, kendisine döneceğini, mahvettiğiyle birlikte kendisinin de mahvolduğunun resmini güzel çizdi doğrusu.
Hayatın siyasetten ayrı olmayacağını fakat bunu illa ki bir partiye bağımlı olmadan da olabileceğini anlatan harika bir film.
Annesi Fransız hippi, babası Cezayirli olan  esas kızın, çocuk yaşta piyanoya yeteneği nedeniyle,  özel piyano hocasından ders aldırılır. Fakat bu dersler ders değil, hocanın küçük kız çocuğunu tacizi ile devam eder. Aile çocukların elektronik org aldıklarında, piyano derslerinin nasıl sonuçlandığını geç de olsa anlarlar…
Ve sonra… unutma süreci, yok sayma. Hiç olmamış gibi davranma süreci.
Ama insanoğlu bu. Hiçbir şey unut demekle unutulmuyor. Unuttum desen de, gün geliyor, unuttuğun sandığın olayların geri dönüşümü farklı oluyor. Vuruyor insanı can evinden. Aslında onu hiç bir zaman unutmamışsındır, sadece –mış gibi yaparsın.
Çocukluğundaki taciz sonucu rahat bir seks yaşamı olan esas kız solcudur. Özgür seks yapmayı artı duruma çevirmek için, erkekleri özellikle de tam karşıt görüşteki erkekleri seks ile bilinç altına girip, onların sınırlı olan hayat görüşlerini etkileyip; hayatın ve kendisinin farkına varmalarını sağlar. Kimliği her ne olursa olsun  yaftalamayan, kariyer delisi hallerinden çıkarıp, hayatı gerçekten kendi istedikleri gibi yaşamalarını sağlar.
Gün gelir kurallara sıkı sıkıya bağlı kökeni Yunan Yahudisi olan, orta yaşlı veteriner esas oğlanla karşılaşır. Birbirlerinden ak ile kara kadar farklıdırlar. …. Kökeni anne babasının zorlaması ile unutturulmuş, kendisini Fransız olarak tanımlayan, kuralcı bir adamdır.
Bu farklı iki kişinin birbirne asla aşık olmayacağını düşünsek de, aşık oluyorlar. Ve esas oğlanın ailesinin kökeni ile yüzleşmesini, onların Fransız olmadığını söylüyor. Tabii yıllardır bu durumu unutma sürecine girmiş olan yaşlı insanlar için oldukça travmatik bir durumdur. Hatta sonucuna annenin katlanması zor olur ve katlanamaz da…
Filmin sonunu söylemeyi seven biri değilim. Her ne kadar geçtiğimiz yaz vizyona girmiş olsa da, DVD olarak evde mutlaka izlenmesi gerken, benim size tavsiye edebileceğim çok güzel bir film.

Yapım: 2010 – Fransa
Yönetmen : Michel Leclerc
Oyuncular: Sara Forestier, Zinedine Soualem, Michele Moretti,  Carole Franck, Adrien Stoclet, Julia Vaidis-bogard, Camille Gigot, Lionel Jospin, Laura Genovina, Spencer Walsh, Youari Kime, Rose Marit, Zakariya Gouram, Jacques Gamblin, Jacques Boudet, Nabil Massad, Antonie Michel, Yann Goven.
Senaryo: Baya Kasmi, Michel Leclerc
Seyredecek olanlara iyi seyirler…










Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...