16 Eylül 2011 Cuma

Tecavüz çareleri!!!


Eğer insan yeterince kötü görünürse dilediği gibi hareket edeceğini keşfeder.
Gazetelerde okumuşsunuzdur; tecavüz dava dosyalarının azalması için, tecavüze uğrayanın, tecavüzcüsüyle evlenmesini önermişler.
Baştaki cümle için, ne kadar yerinde bir tespit diyoruz değil mi?
Hayatta  tecrübe edinecek kadar yaş aldıysanız, adaletin iyiden yana değil, kötüden yana olduğunu çoktan anlamışsınızdır.
Bu sadece yasalar tarafından da olmaz. Bizzat insanların ‘gelenek görenek’ dedikleri, sözde ‘saygı’ dedikleri, güçlü olan kötüden korkusu yüzünden, mağdurun daha da ezilmesine, aşağılanmasına defalarca tanık olmuşsunuzdur.
Hangi adalet?
Kim karar veriyor buna? Yasalar adil olduğu için değil, yasa olduğu için uygulanır, değil mi? Evet, anlaştık.
Tecavüzcü için bunları söyleyebilenler, çoğu kez, bir kitabı muzur da görebiliyorlar. Toplumun aile yapısı rencide olmaması için! Fakat tecavüze uğrayan, tecavüzcüsüyle evlendiğinde kutsal aile birliğini kurarak, kutsum kustum kustummm! kutsanacaklar.  Ahhh ne adalet ve ne hakkaniyet!
Yukarda ilk satırdaki tespiti yapan arkadaşa gelelim mi? Benim arkadaşım falan değil tabii ki. Fakat bugünlerde yazdıklarını hayranlıkla okuyorum.
Evet  yazar o.
Ama bildiğiniz yazarlardan değil.
Önce yukarıdaki  tespiti yapmasına hangi olayın neden olduğuna  ve sonrasında gelen yazarlığının nasıl başladığını anlatayım: arkadaşlarıyla birlikte tatile çıkar. Bitişikteki kamp yerinde müzik rahatsız edici derecede açılır ve bu nedenle başlayan tartışma yerini kavgaya bırakır. Bu olayda yaralanan Chuck tatilden döndüğünde iş yerinde kimse tarafından ilgi görmez. Çünkü korkunç derecedeki yüzü hakkında yorum yapmaya cesaret edemezler. İşte bunun üzerine insan yeterince kötü görünürse dilediğince davranacağını keşfeder.
Sonrasında devam ettiği edebiyat grubu bünyesinde yaptıkları çeşitli gösteri ve eylemler sonucu ‘Kargaşa Projesi’ni yazar. Kısa bir süre sonra aynı isimle kısa öykü yayımlar. Üç ay içinde Fight Club (Dövüş Kulübüne) romanına dönüşür.
Tanıdınız değil mi onu? Yeraltı edebiyatının kralı Chuck Palahniuk.
Washington eyaletinin doğusunda bir çiftlikte büyüdü. Eyalet Üniversitesi’ne devam ettikten sonra Oregon Üniversitesi’ne geçip, öğrenimini orada tamamladı.
Aslında otuzlu yaşlarına kadar edebi metin yazmadı.Tabii üniversiteden sonra üç yıl boyunca çalıştığı Freightliner isimli şirketteki, montaj hattında yazdığı taşıt modifikasyon prosedürlerini saymazsak!
Ardından tamirci olarak çalıştı.
Aslında ilk romanı Invisible Monsters (Görünmez Canavarlar) dır. Bu romanı yayıncılar içeriği nedeniyle yayınlamamışlar. Heh heh heee! Hasıraltı yayınları iftiharla sunar! Bu olay Palahniuk’u öfkelendirir ve içeriği daha çok ‘yok edici’ olan Dövüş Kulübü’nü yazmış. Ve bu roman yayıncılar tarafından beğeniyle kabul görmüş. Sonra da filme çekilmiştir.
Şu anda ‘Gösteri Peygamberi’ni elimden düşürmeden okuyorum.
Palahniuk’un romanlarındaki tavır isyan gibi görünse de, aslında varoluşumuza özlem duymamıza neden olur. Yarattığımız değer yargıları, para, şöhret, güzellik gibi önemli saydığımız şeylerin anlamsız yalanlar olduğunu anlatır.




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...