18 Eylül 2011 Pazar

Saadetimi mama yağına borçluyum!


Merhaba ben Belma
Orta karedeki fotoğraftaki arkası dönük olan. Karşımdaki de, karşıki komşum Mualla.
Mualla’nın kocası enayı denilecek cinstendi. Dikkatinizi çekerim enayI, noktasız yani. Offf şimdi bana bi insana ayı denir mi falan diye etik değerlerden bahsetmeyin. Dalarım valla. Lafla canım. Şiddete karşıyım.
Mualla anlatır durur, kocası İbrahim dışarıda mıymışık  süt dökmüş kedi yavrusu, eve gelince aslan kesiliyormuş. Sabah kalkınca suratından düşen bin parça. Kahvaltı sofrasında konuşmaz, gülmez… günaydın demeyen adam nasıl konuşsun? Hırt işte! Çayı bitince ‘çay koyar mısın?’ bile demez, işaret parmağını bardağın içine doğru itelermiş. İnsan konuşur de mi? Eskaza kırk yılda bir lokantaya gitseler, garnitür olarak gelen maydanozları,  kadının tabağına çöpe atar gibi atarmış. Tabii et obur olduğundan sebzeyi tabağında bile görmeye tahammülü yokmuş. Bi tek kahvaltıda balı çok severmiş. N’apsın Mualla buna petek olsun, süzme olsun bal alıp duruyor. Geçen İbrahim’e bal almaya Mısır Çarşısı’na gitmiş. Bakmış yeni bi ürün çıkmış. Satıcı ‘yenge bu yeni çıktı, al ekmeğin üstüne sür kahvaltılarda, pek besleyici, tanıtım fiyatına satıyoruz, yarın iki misli fiyata satacaz, demedi deme, sen yabancı dilsin, ondan diyom’ demiş. Mualla’da almış.
Ekmeğin üzerine paketli yağdan sürmüş, üzerine de bal dökmüş, İbrahim yalamadan yutmuş. Aaaa diyor Mualla adamın hoşuna gitti sanki, biraz yumuşadı mı ne? Boş çay bardağının içine işaret parmağını sokuşturmak yerine ‘hhaanımmm höğğğ’ gibi sesler çıkarıp gözleriyle bardağı ve çaydanlığı işaret etmeye başlamış.
Bir iki derken, İbrahim’de bi değişiklik. Eve gelince dışarda olamadığı sözde aslanlık durumları kalmamış. Hanımım bana yağlı ekmek ver, üstüne de bal diyormuş. Hanımım aşağı hanımım yukarı. Ebleh olmuş çıkmış bu böyle böyle.
Geçen sabah Mualla geldi. Benim bey Önder’i perde arkasından dikizlemiş. ‘Kızzz seninki sabahları kalkınca pek bi yorgun oluyo. Git Mısır Çarşısı’ndan mama yağı al. Üstüne de bal sür. Hem enerjik olur, hem de eblehleşiyorlar. Kocanın iyisi ebleh olandır. Dışarıda çalışsın dursun. Seninki memur, çenesine kuvvet gelir, iyi çemkirir. Sana da dokunmaz.
Geçen sabahtan itibaren sürmeye başladım. Önder; Belma be, n’aptın bana bülbül suyu mu içirdin? Daireye gelen mükelleflere bi çemkiriyorum, adamlar önce pembe sonra kızarıp hatta duruma göre morarıyorlar. Sonra da topukluyorlar. Valla Mualla haklıymış, çok enerjik oldum.
Hah haha haaaaaa… eve gelince de Önder yağlı ekmeğini yedikten sonra, bi uyku bastırıyor. Zıbarıp yatıyor.
Sağol kız Mualla…

Not: Fotoğrafta Mualla, ben ve Önder'i yakından görmek için fotoya tıklayın. Bu sabahki diyaloğumuz...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...