22 Eylül 2015 Salı

Kuşlar gibi


ne olurdu sanki kuşlar gibi olabilsek. özgürlüklerinden geçtim düzenleri, topluluk halindeki yaşamları beni benden alıyor. bir kaç güne kadar artık sıcak ülkelere göç edecekler. onlar için ülke de yok, coğrafya var. ülkeler ve sınırlar ancak birbirini yiyen kibirli insanlar için var. kuzeyde ya da güneyde doğduğu için teninin rengiyle övünen insan için. haritada sınırlar çizmişler ve insana dünyayı dar etmişler.
halbuki kuşlar öyle mi? çocukken çok sık gördüğüm baharın müjdecisi leylekleri de elektrik telleri sayesinde katlede katlede bitirdik ya. bu sene kaç kişi leylek görebilmiştir bilmem.
göç ederken oluşturdukları seyretmesine doyum olmaz düzenlerini hangi insan topluluğu sağlayabilir? bir bankada nasıl davranacağını bilmeyen, sıra numarası olmasa birbirini yiyen, otobüs beklerken sıra nerede diye sorduğun kişinin, seni enayi yerine koyarak alayla gülümsemesi mi?
biz sıradan olup da kendimizi çok bilmiş sanan, üç gün sonunda her şeye alışan, alıştığı şey ne olursa olsun, bin yıllık ömrünün bir parçası sayan insan için kimi zaman hakaret ettiğini sanarak "kuş beyinli" deyip onları hafife alıyoruz.
hafife alıyoruz da, kimi hafife almamızı bilmiyoruz aslında. bir topluluk olduğunun farkında olmayıp, topluluğun gerektiği gibi davranamayan, metroda, otobüste, yolda yürümesini bilmeyen, kapmayı, saldırmayı, barbarlık değil toplum içinde ayakta kalabilme, uyanıklık sanatı sayan insancıklarız.
ne insancığı baya insanız. sanki insan doğanın en üstteki bireyi olduğunu varsayıp "vah vah vahhh bunlarda insanlık da kalmamış" diyoruz ya, ne büyük yanılgı.
sanki birey olabiliyor mu? 20 yaşındaki çocuğuna 3 yaşındaki çocuk muamelesi yapan, koruyucu kollayıcı hareket ettirmeyeci müdahaleci ailecilik sayesinde birey de olamıyor. ne kendi kararını verebiliyor , ne de kişiliği gelişiyor. koca bedenli kavgacı, mızmız, ailesinin gazıyla çalışan insanlar sokakta, okulda, çalışma hayatında.
işte insan dediğin böyle bi şey işte. her şeyi yapan, bu yaptıklarını da yaparken maskesini takan, sonra da "yok ya bu insan değilmiş" dediğimiz insanoğlinsan işte. insan olmasa hiç eşine sadık kalan angut kuşunu, salaklık olarak algılayıp "angutluk yapma" demez.
bal gibi de insan. valla bence o maskeliler tam da insanlık yapıyorlar. herkes içinde meleği ve şeytanıyla yaşıyor. kiminin hamurunda şeytanlık daha fazla kaçmış oluyor, kiminin de iyi niyet fazla geliyor. hele bu ikiyüzlü toplumda iyi niyetin fazla kaçmışsa hamuruna kazık yemeye hazır ol.
lidyalılar olmasa mutlaka başka biri icad edecekti parayı ve insanlar yine ruhlarını bedenlerini satacaktı hiç gereği yokken iki kuruş uğruna. uğrunda sattığı ruhu ve bedeniyle belki aşağılık kompleksini, yüksekliğe evirmek istiyordur. belki elde ettiği parayla kendisi de başkasını satın alacak ve kendi kendisine, kendini ispat edecek ve tekâmul ettim sayacaktır.
kuşlar gibi olabilse, topluluk halinde yaşayan hayvanların ilahi düzenine sahip olabilse. nerdeee?

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...