12 Eylül 2014 Cuma

Rakım Efendi'nin önlenemez uçuşu


Ahmet Mithat Efendi'nin hayatını okuduğumda;  Felâtun Bey ve Rakım efendi'deki, Rakım Efendi'nin kendisi olduğuna yüzde yüz inandığım roman karakteri... 
Ahmet Mithat Efendi’nin biyografisini okuduğunuzda,  evet tırnakları ile kazıyarak Fransızca öğrenmiş, gazeteci ve yazar olmuş. Ama bu kadar da bir insan kendisini yüceltmez.

Felatun Bey ve Rakım efendi’deki, Rakım Efendi  (bu arada ismi de "yüksek") kendisinden yaşça büyük bir kadınla  (piyano hocasıyla) birlikte oluyor, ama evindeki hizmetçi olarak satın aldığı cariyesini seviyor. Piyano hocası da Canan'ı (hizmetçi) sevmesi için, Rakım Efendi'yi adeta Canan'a iteliyor. Ahmet Mithat Efendi kadın ruhundan hiç anlamadığı belli.
Ayrıca kendisi çeviri ve ders vererek evlerinde eksik bi şey olmadığı gibi, Canan (köle, hizmetçi) verilen harçlıklarla elmas, inci v.s. alıyor. Bir zamanlar reklamlarda, Macit'ten tırtıkladıklarıyla güya mutfak masraflarından artırdıklarıyla araba alan karısı mı, metresi mi vardı, onu hatırlattı. Ne mutfak masrafıymış yahu!
Neyse efendim herkes Rakım Efendi'nin huyuna suyuna hasta. Peki iki kadını idare etmesi. Hem de aynı mekanda,  aynı sofrada. Canan'la nikah yapmadan fıştırmaya başlaması.
Felatun bey ve kardeşi Mihriban hanım karakterini fazlaca aptal vurdumduymaz olarak ileri götürdüğünü düşünüyorum.
Ayrıca her nedense Osmanlı'nın her şeyi (adeti, geleneği, yaşam tarzı) mükemmel, Batı çok kötü. Vay, baksana sen şu işe? O yüzden Osmanlı’da halk vergilerle inim inim inlerken, hayatını da sürüm sürüm sürdüyordu. 
Takdir edilmeli ki, her iki kültürün kendine has iyi ve kötü yanları olabilir. Bu kadar bıçakla kesilmiş gibi iyi ve kötü olarak fikir beyan etmek, aşırı uçlu sivri karakterler yaratmak fazlasıyla taraflı.

Ayrıca ders verdiği iki İngiliz kızkardeşler de Rakım Efendi’ye hasta. Hastalıkları iki kardeşin birbirlerine Rakım Efendi’ye hayranlıklarını anlata anlata bitirememeleri ile başlayıp, sonrasında hastalığı karasevdaya dönüşen diğer kardeşin “aman al kardeş senin olsun, ben önümdeki maçlara bakarım” demesiyle devir teslim ediyor.
Çağdaşı yazarlarının Rusya'da ve Avrupa'da yazdıklarına bakınca bugün neden biz böyleyiz sorusuna bu romana bakarak cevap bulunabilinir. Hayatı ya siyah ya beyaz görmüyor muyuz? İnsan ruhunun bu kadar aşırı uçlarda net çizgilerde anlatımını yapmak profesyonel bir yazardan çok, oyalanmak için yazan amatör bir "yazanın" yazıları olabilir diye düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...