19 Haziran 2014 Perşembe

Viki'den


Bugün Viki'nin her gün değiştirdiğim suyu ziyan olmasın diye, suyu balkondaki saksıya boşalttım. Neden suyu ziyan edeyim? Bundan sonra böyle yapmaya da karar verdim. Hani, kışın balkona çıkmak külfet geliyor yeterince yağmur yağıyor, bi de üstüne bazen tembellik binince işte suyu lavaboya dökmenin bahanesi çok oluyor.
Farkında değildim ki, Viki sehpanın altına yatmış, sıcağın altında gevşeyip gitmiş. Meğerse seyrek olarak içtiği su kabını görmüş haspam. -Asıl su içtiği sehpanın üzerindeki geniş cam kap.- Görmüş de su hakkı en değerli hak, diyerek içeri girerken direkt ayaklarıma saldırdı ve ısırmaya başladı. Evet bazen böyle sinirleniyor, gözleri kararıyor. Göz kararması deyimi Vikigillerden geliyor olmalı. Zor da olsa sakinleştirdim, ne diller döktüm hanfendiye.  Bi de tasın dibinde kalmış suyu içmeye kalkmaz mı?
Viki'ciğim hakkını koruyabiliyor ama ne yazık ki, sokaktaki hayvanlar için bu geçerli değil. Ölüm yasası imzalandı geçti. 
Yaşamın kendisine hak olduğunu düşünenler ölüm yasasına imzalarını çaktılar. 
Hangilerine yanayım bilemiyorum? Sokaktaki hayvanların her biri ayrı bir dert. Açlıktan kaburgaları çıkmış, tüyleri dökülmüş uyuz olmuş, yaralı, aç, yağmurda çamurda, sıcakta yatıp uyuyacak yerleri bile olmayan hayvanlar.
Eskiden oldukça saftım. Hayatı, insanları tam olarak tanımıyordum. Sanıyordum ki, eve alınmış her hayvan sevgi ve karnı doyarak yaşamını devam ettirecek. 
Oysa şimdi çoğu kez balkonlarda acı acı havlayan köpekleri gördükçe ve bir şey yapamadıkça içim sızım sızım sızlıyor. Sızlamaktan ve hayvana o eziyete yapan şerefsize küfür sallamaktan başka bir şey yapamıyorum.
Hayatı ve insanları tanımazdan önce sirklerin çocukların eğlencesi için yaratıldığını düşünür olmaz olsun böyle iğrenç anlayışı derdim. Sonra Hayvanat Bahçeleri. Bunlar da mı çocuklara hayvanları tanıtmak içindi? Her şeyi görerek mi tanıyorduk? Nerde kitaplar? 
Sonra sonra anladım ki, dahili olduğum adına İnsan denilen canlı türü, Dünya gezegenindeki en anlaşılmaz ve en kompleks yaratığın teki. İyilikle kötülük sarmal olmuş. Kötülüğün yanında iyiliğin esamesi okunmuyor. İnsan Dünya gezegeninde en güçlü ve en alt edilemez canlı türünün kendisinin olduğunu düşünüyor.
İşte o yüzden, Hayvanat Bahçelerine hayvanları hapis ederek onları alt ettiğini düşünüyor. En vahşi, en avlanamaz hayvanı Hayvanat Bahçesine sokarak daracık bir kafesin içinde yaşamasına keyifle bakıyor. Hah be, ne ulaşılmaz ne üstün ve ne kompleksli canlı türüyüm ben diyor.
Ya sirkler? Aslan, kaplan, fil, yılan gibi hayvanları maymun ediyor.
Ya diğer insanlara Hayvanat Bahçelerinde ve sirklerde bir gözdağı yok mu? Sen ne kadar akıllı güçlü olursan ol, seni böyle avlayıp hapislere tıkarlar. O kadar çok ulaşılmaz akıllı, güçlü olmanla böbürlenme karşında benim gibi kompleksli bir zavallı var, sakın benden, üç günlük dünya hayatını sana dar eder, cümle aleme maymun ederim.
Ne yazık ki bilmezler o hayvanları oralara tıkan zihin yapısı rezil ve onursuz. 
Sadece ve sadece kendi zavallıklıklarını ve güçsüzlüklerini o hayvanlar üzerinden sergileyerek kendilerinin ne derece onursuz olduklarını ve sınırları olmadığını dünya aleme gösterirler.   

2 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

İnsandan acımasızı yok ne yazık ki... Neyse ki tüm insanlar öyle değil.
Viki'ciği kocaman öptüm.

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Aynen öyle, insan anlaşılması zor bir canlı türü. Hele de bir güç elde ettiğinde gerçek hali çıkabiliyor. Viki adına çok teşekkür ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...