Uzun zaman
alacağını bildiğim bir tadilat işine girdik. Tadilat zorunluluktan
doğdu. 17 Ağustosta İzmir’de gerçekleşen kısmi sel, dolu, fırtına sonucunda
evde bir takım hasarlar oluştu ve onları yaptırdık.
Ustalardan
bıktım usandım. Anlaşması, gelmeleri, işi yapmaları insanı bıktırıyor da
bıktırıyor.
Artık
şikayet etmek istemiyorum. Neyse ki bitti işler artık. Şuraya mola falan
yazmaya da elim varmadı.
Bu usta
işiyle anladım ki; Türkiye’de okumuş okumamış; usta, avukat, muhasebeci v.b
mesleklerden insanlar senin işten anlamadığını anladığın anda, yaptığı işin
hiç kimse tarafından yapılamayacağına ve seni kancasına taktığı anda oynamaya
başlıyor. Yalanda sınır tanımıyorlar.
Bütün bu
işler olurken arada canım okumak istedi ama bu uzun bir kitap olmadı yani roman
gibi. Ben de Behçet Çelik öykü kitapları okumaya başladım. Çok beğendim. Sade
bir üslup ve anlattığı öykü ne olursa olsun, insanın o anda işi de olsa yarım
bırakmak istemiyor. Eee yani şu bitse de öyle kalksam havasına sokuyor. Bu da
başarı tabii. Zaten "Diken Ucu" öykü kitabıyla Sait Faik Öykü ödülü almış.
Bunun
dışında Eylül geldi de gidiyor bile. Bu yaz nasıl geçti anlamadım. Günler
kısaldı. Güneş farklı yerden batıyor artık. Günlerle işim var benim. Çok
günlerle uğraşıyorsun diye düşünebilirsiniz, günler insanı hem eksiltiyor, hem
de bir şeyler kazandırıyor. Siz ne kadar da monoton bir önceki günden farkı olmayan
bir gün daha geçti deseniz de... İşte öyle olmuyor o. Öyle olsaydı eskiden
nasıldım, neler düşünürmüşüm, davranırmışım şimdiki bana baksana der miydiniz?
Ne zaman oluyor bütün bu değişim? Zart diye ömür geçiyor gibi gelse de, zurt
diye düşünceler de bu monoton günlerde değişiyor.
Şimdi Tuncel
Kurtiz’in sesi geliyor tv den. Yok mezarlığa kabul etmemeler, yok koministmiş,
yok ateistmiş.
Gidin işinize,
gidin bir insan olmayı öğrenin. Öğrenebilirseniz. Belki zart diye ömrünüz
geçerken, zurt diye adam da olursunuz. Ah benim iyimser yanım. Bu iyimserlik de
bir geyik, gök kubbeden bize kalan.
Şimdi Sabahattin
Ali okumaya başladım. Yine bir öykü kitabı. Çorba gibi yazdım değil mi? N’olursa
olsun. Yazmam lazım. Uzun zaman yazmayınca insan kasıyor sanki, ne yazacam
diye. Yazılmamış bir şey kalmış mı bu dünyada? Hayır kalmamış, bütün her şey
yazılmış. Bütün duygular. Ama senin üslubun nasıl, bu değil mi önemli olan. Ahh
tabii bir de o güzel aklın ve kalbin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder