17 Aralık 2012 Pazartesi

Beş dakikalık tembellik hakkı





Beş dakika yaaa… Sadece beş dakikacıkkkk…
“Yok sana beş dakika falan” dedim.. İstersen sarı bilge (kedikız:Viki) üstüne salayım.
“Nassı kaldırır seni...”
“Saçlarının içine patilerini geçirip kafa derinin üzerinde tırnaklarıyla okşayarak!” 
“Amannınnn amannn…. Kalktım yavvv…”
Üşengeç, uyuşuk, tembel bi arkadaşınız varsa aranızda böyle konuşmalar geçer.
Benim var. Tembel, uyuşuk, bugünün işini yarına sallayan bi arkadaşım.
Şule Hanım’dır kendileri. Dün geceden itibaren bizdeydi. Sabahları onu kaldırmak… İçime fenalıkları, beş çayına gelmiş gibi oturtur.
“Dün gece televizyon seyrediyorduk, kumanda onun biraz yakınındaydı ve kanalı değiştirsene” dedim.”Yok kalsın yavvv” dedi. Programda çok berbattı üstelik. Anladım ben onu, kıpırdamaya üşeniyordu.
“Üşeniyorsun” dedim. “Üşenmek” dedi. “ Ertelemek, üşenmek, tembellik, gayet insani, insanı insan yapan özelliklerdendir.” .
“Pehhhh” dedim. “Yarın bugündür, dünün de bugün, ama bugün dünü tarihin tozlu sayfalarına itti.” Veee “sen ne yaptın?” Koskoca bir “HİÇÇÇÇ!”
Kadıncağızın gözleri dört açıldı. Adeta pörtledi… “Sana n’oluyo yaaa böle. Arkadaşım kendine gel. Başkası olma kendin ol. Balataları sıyırma “ dedi.
Korktu, benden. Dediğine göre “ben o eski ben değilmişim.”
“Bak karrrdeşimmm” dedim “büyük işler, yapmadığın küçük işlerden doğar”
Bunu da ünlü bir düşünür bulmuş.
“Evini temizlemeye temizlemeye çöp ev olacak” dedim.
“Ossun” dedi.
“Bu tembellik olgusu sana garip bir zevk veriyor” dedim gözlerimi kısıp, seni çözdüm gibi…
“Gerçek tembel olmuşsun” dedim. Sonra sonra... beş dakika sonra, kelimesi sen de ulaşılmaz ütopik bir şey olmuş. Sen o beş dakikanın gelmemesi için elinden geleni yapıyorsun. O beş dakika gelince sana zevk vermeyecek. Bu arada sürekli işlerin erteleniyor ve hepsi kırmızı perşembe günü yapılmak üzere programlanıyor!”
“Zaten sen her pazartesi diyete başlayıp, akşamüstü zeytinyağlı yaprak sarma ve kek eşliğinde bozuyorsun.”
“Sabahları rüyalarını dizi gibi bölümlere ayırıp; dur uyandım beş dakika sonra dizi-rüyamın ikinci bölümünü göreyim diyorsun.”
Şule kızmadı bana.
Sadece gözlerini pörtletip, daldı.
Eeee hadi kalk dedim. Dur düşünüyorum, beş dakika sonra kalkarım dedi…

Paul Lafargue'ye en derin saygılarımla...





Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...