20 Temmuz 2012 Cuma

Saraylara layık olmak!


Saraylar neden bu kadar görkemli ve ihtişamlıdır?
Ya yakutlar, elmaslar, pırlantalar, altınlar, gümüşler?
Hepsi gücün göstergesidir.
Saraylar halka ve başka ülkelere; imparatorluğun ne kadar büyük olduğunun gösterisidir.
Belki biraz da, padişahlara, şehzadelere, sultanlara saray yaşamını çekilir kılmaya, cazip hale getirmeye mi yarar bunca ihtişam, debdebe!
Saray yaşamı? Bir elin yağda, bir elin balda, tek bir emirle herkesi kendine boyun eğdireceğin, tek sözünle insanları öldürebilmenin vahşetini bilmenin kabusu mu?
Bunun yanında, taht için uygun adaysan seni de öldüreceklerini bilmenin azabı, bu azapla neler yapacağının şaşkınlığı mı?
Yaşamını yalnız başına bir kafes ardında sürdürsen de, yaşama tutunmak için, ölümden kaçmak isterken gün be gün, kendi kendini zehirlemeyi göze almak mı?
İşte III. Mustafa'nın hayatı, tam da böyleydi. Tahta çıkmadan önce zehirlerle içli dışlı oldu.
Çocukluğu babası III. Ahmed'in saltanatında, Lale Devri ortamında geçirmiş ama 13 yaşındayken Patrona ayaklanmasıyla birlikte, babası tahttan indirilince dört kardeşiyle birlikte Topkapı Sarayı'nın şehzadeler hapishanesi olan Kafes Kasrı'na kapatılmıştı. Amcaoğulları I.Mahmud ile III.Osman saltanat sürerken, o loş bir dairede yalnızlığa mahkum olmuştu.
Sadece yalnızlık değildi derdi. En büyük korkusu zehirlenmekti. Çünkü kafes'e kapatılan birçok şehzadeyi alenen öldürmektense zehirlenerek öldürüldüğünü ortadan kaldırıldığını çok iyi biliyordu.
Bunun için kendince çareler düşündü. Bağışıklık kazanmak için, azar azar zehir kullanmaya başladı. Bir kaç kere zehirlendiği halde kurtulmayı başardı.
1757 de III.Osman ölüp Mustafa 41 yaşında tahta çıktığında, solgun benzi, durgun bakışları, bu panzehirlere bağlandı.
Tahta çıktığında bir başka sorunla daha karşılaştı. Hanedanda kendisinden başka erkek yoktu. 1728 yılından beri de hiç doğum olmamıştı. Bu durum Mustafa tahta çıktıktan sonra 8 yıl daha devam etti. Sonunda 1759 da padişahın bir çocuğu oldu. Çocuk kız olmasına rağmen, hanedanın yaptığı en büyük şenlikti.
Mustafa'nın zehirlenmelerden kurtulmasını sağlayan hatta belki de çocuğunun doğumuna neden olan büyük ihtimal Rızâi Kadın'dı.
Rızâi Kadın III. Mustafa'nın macuncusuydu. Bugün Karacaahmet Mezarlığı'ndaki mezar taşı sayesinde onun varlığını, ve III. Mustafa için ne denli önemli olduğunu öğreniyoruz.
Mustafa öldükten 33 yıl daha yaşadı. İnsan ömrünün süresi bilinmez ama görülüyor ki, uzun yaşamanın sırlarını kendi üzerinde de uygulamış.
Rızâi Kadın'ın şöyle bir tarifi var: “5'er dirhem revandi çini, çörek otu, tarçın, cûb-ı çimeni, mahmudiye; 2'şer dirhem tevrid, Hindistan cevizi, kaule; 1 dirhem beyaz karabiber, 7 dirhem günlük, 12 dirhem ak sakız, 20 dirhem sinemaki, 26 dirhem zeencefil, 225 dirhem asel-i musaffa (süzme bal). Bal tencerde azıcık kaynatılarak, köpüğü alındıktan sonra, parmak dayanacak sıcaklığa gelince sayılanlar katılıp karıştırılmalı, bir kaseye konarak akşam sabah birer dirhem (3.2 gr) yemeli. Bu macun bedende olan şeyleri ve yelleri üfürüp çıkarır; bel ağrısını giderir, kuluncu def eder. Mafi (yararlı) ve mücerrebdir (denenmiştir.)
Bizden çağlar önce bu yararlı tarif mutlak ki, saraylara layık insanlara yapılıyordu. Sıradan, sadece vergi vermek ve savaşlarda asker olarak kullanılan halka bu tarif verilmiyordu. O zaman onlara, doğum kontrol yöntemleri de sınırlı olduğundan, bol bol üreyip; sürünerek yaşamak, savaşmak ve ölüm kalıyordu.






Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...