İşte Kemeraltı'nın geleneksel görüntüsü. Bu kez haftaiçi olmasına rağmen, biraz kalabalıktı.Sanıyorum dışarıya çıkan çoğu kişi evde sıkıntıdan hafakan basmışlardandı. Bizim gibi.
Burda da ünlü markaların çakmalarının satıldığı duvarlar. Daha bunların sarı sarı metalli çakma çantacıları falan var. Bu çakma sanayileşmiş durumda. Biutuful filmini izledikten sonra bu çakma işinin iç yüzünü gördüm. İnsanların nasıl sömürüldüğünü.
Alışverişin ortasında darbuka, klarnet sesleri gelir Kemeraltı'nda. ben bunlar burda boş bedavaya ne çalıp duruyorlar diye düşünürken, bi gün anladım ki, düğün için alışverişe gelenler, bu müzisyenleri düğün ya da kına gecelerine çağırıyorlar. Yani tanıtım işleri işte. Bi de üç beş te olsa günlük nafaka çıkarıyorlar. Güzel ve değişik oluyor.
İzmir'in en eski ve en tarihi camisi Hisar camii. henüz içinbe girmedim ama güzel. Tabii İstanbul'daki camilerle elbette kıyaslanmaz.
Meşhur şifalı Manisa Mesir macununu satanlar bu tür folklorik kıyafetleri giyip öyle satıyorlar. Onun fotoğrafını çektiğimi anladığında poz vermiş. kendisi burda yeni sanıyorum. Çok uzun boylu bir satıcı vardı, epey zamandır o satıyordu. Gene satıyor ama böyle yeni esnafa destek vermek de, iyi olur düşüncesindeyim. Mesir macunu bi ton çeşitli baharattan yapılan bi macun. Gerçekten de gribe falan iyi geliyor. Tadı da çok güzel.
Hisar camiinin yanındaki şadırvanın etrafındaki çiçekçiler. Çok renkli. O kadar çok çiçek çeşidi var ki. ben burayı Eminönü'ndeki çiçek pazarına benzetiyorum. Tabii oranın minyatürü gibi. Biz de balkona çuha çiçekleri aldık. Bugün ektim ve balkona birden bahar gelmiş gibi oldu.
Hisar camiinin önündeki, tesbih, Kuran-ı Kerim, ve dua kitapları satan esnafı. Tesbihlerin renkleri çok güzel.
Kemeraltı'ndan giriş yapıp da, Hisar camiinin yanındaki şadırvanın ordaki kahveye kadar geldiyseniz, bi demli çay içmeden giderseniz, buranın hakkını vermezsizin arkadaşım. Oturduğunuz anda, "vayyy amma yorulmuşuz" der ve torbaları haşır haşır karıştırıp, aldıklarınıza bakmaya, renki ambalajlı mesir macunlarının fotoğrafını da çekersiniz. Şekil 1-aşağıdaki gibi.
İşte bizim Mısır çarşısı'nı andıran Kızlarağası Hanı. Buranın iç avlusu, çayhanesi ve yukarda da kuyumcu tamircileri, antikacılar v.s. var. Burdan da renklere bakarak geçmek, baya gozel çok goozell oluyor.
Tuhafiyecilerde ne ararsanız var. Aramadıklarınız da var bence.
Bak ordan sola dön, döndün mü? Heee işte burda şekerciler var. Sakın burdan bi çocukla geçeyim deme. hemen dalar dükkanlara. benim en sevdiğim şekerlerse üstü susamlı kandil şekerleri. Ama almadım tabii.
Asıl baharatçımız. Burası da bilmem kaç yılından beri var. Çok yıllık yani. Eskiden döşemeleri geniş geniş tahtadandı. Sonra kendilerini yenilediler. Yenilediler de çok iyi ettiler. Sinir oldum. Bereket baharat çokluğundan dekarasyon çok gözükmüyor. Bin bir çeşit baharat var. Minare tozu arıyorsanız gelin alın. Var-mışşş. Her bi şey var işte.
Reklamlar bitti. Çok yoruldum artık metroya binip, eve gelmenin zamanıdır. Daha fazla fotoğraf çekemem.
6 yorum:
kızlarağasında türk kahvesi keyfi yapmamışsınız :( cıkk olmamış bu gezi baştan yapın:)))))
Şu İzmir'i bi daha anlatırsan oraya taşınacam valla... o na göre!
bu kez şadırvanda çay keyfi yaptık, bi dahaki sefere Gızlarağası'nda gayfe geyfi :)))
Heh heh heee :)))
ooowwww İzmir'li bir bloggerla daha tanışmak süper oldu :) bizde cuma günü ordaydık blogger arkadaşlarımla kahve içtik :)bende çok severim bu tarihi hanı :))
bloğunun ismini çok sevdim, keşke herşey o kadar kolay olsa :)
sevgiler
vayy hoş geldiniz :) sevindim ben de sizi görmekten. güzel oluyor kemeraltı ve kızlarğası'nda dolaşmak:) zor ama ben trak geldiğinde bırakanlardanım :)
Yorum Gönder