7 Kasım 2011 Pazartesi

İzmir'in numaralı sokaklarından girdim, Balat'tan çıktım!


Bugün bir kamu kuruluşunun, hadi ismini vereyim: -belediyenin- internet sayfasına girdim.  Bir baktım, her sayfada ortamı müdür kaplamış. ‘’Bu ne yaaa, böyle’’ dedim. Birden dikkatimi kalem müdürü çekti.  Hani Avrupa Yakası’ndaki Rutkay Aziz’in karakterindeki şahıs,  eşinden bahsederken, ‘’kalem müdürü’’ aşağı, ‘’kalem müdürü’’ yukarı diyordu ya, onun gibi işte! Ne yapar bu kalem müdürü? Başkanın bir nevi sekreteryası, kankası gibi bir şey mi? Sanıyorum yazı işlerine falan bakar. Eee hepimizin bildiği üzere çağ değişti. Öyle kalemle yazılmıyor hiç birşey. Bütün işlemler bilgisayarla yapılıyor. O halde çağa uygun olarak, Klavye Müdürü ya da Tuş Müdürü de diyebiliriz, değil mi?  Hem teknolojik olur hem de havalı! Neymiş bu Kalem Müdürü, sanki Osmanlı Dönemi’nden kalma bir müdürlük gibi bir şey. Oldu olacak memurlara da kâtip desinler.
Aslında belediyenin net sayfasına girme sebebim, İzmir’in numaralı sokaklarına takmış biri olarak, hiç mi değişmiş sokak ismi yoktur, diye baktım. Çünkü İzmir’in yüzde doksan dokuz sokağının ismi numaralıdır. Bu da bana haliyle oldukça ruhsuz gelir. Toplasan yirmi sokağın ismi değişmiş. Bu da İzmir gibi bir şehir için oldukça az.
Şunu iddia ediyorum, sokak isimleri, sokağın karakteristik özelliğini yansıtsa daha güzel olur. Sokağı daha güzel olmamıza sebep olur. Çiçekli ağaçlı bir sokağa ‘’Çiçekler Açarken Sokağı’’ yokuşu olan bir sokağa, ‘’Eşek Bağırtan Sokağı’’ zengin bir semtin sokağına, ‘’Kodaman Sokak’’ olabilir.
Ya da o sokağın renkli bir şahsiyetinin ismi verilse mesela; ‘’Deli Murat Sokağı’’ gibi… siz o zaman daha fazla sevmez misiniz? Ben şahane derim.
Zaten sokakları küçüklüğümden beri severim. Sokaklarda ne güzel oyunlar oynamış, ip atlamış, yakantop, seksek, evcilik oynamıştık. Sokaklarda oynarken dizlerimiz her daim yaralardan dolayı kabukluydu ve kabuklarının pıtır pıtır düşerken acısı, hâlâ aklımda. Mesela parkta oynamak o kadar zevkli olmazdı. Salıncakta bir aşağı, bir yukarı sallanırsın, o kadar. Ya da eline bir kova kürek alırdın,  kovaya kum doldur ve boşalt. Çok tekdüze ve sıkıcı.
Yetişkin olunca yine sokaklar beni çekti. Caddeler kalabalıktır. Caddenin kalabalığından, gürültüsünden, sokağın sakinliğine sığınırsınız. Sokaklarda avare avare dolaşır, dolaşırken tülü yarı açık pencerelerden, evin içine elinizde olmadan göz ucuyla bakarsınız. Yokuş aşağı kendinizi vurursunuz. Yokuş aşağı sokak size şakalar yapar, koşturmaya çalışır. Siz de inat eder, koşmak istemezsiniz, minik minik adımlar atarsınız.
Yabancı sokaklardan geçerken, sokağın sakinleri size yabancılayarak bakar. Kim bu? Yeni mi taşındı? Neden buradan geçiyor, diyorlar gibi bir duyguya kapılırsınız. Hafif tedirgin olursunuz.
Yağmur sonrasında ıslak sokaklarda yürümek de çok güzel olur. Yağmurdan oluşan su birikintilerine basmamak için akrobasi hareketleri yaparsınız. Sokaklardan fazla da araba geçmez. Geçse de dar sokakta sağa çekilip, arabanın geçmesi için yol verirsiniz. Sürücü ile göz göze gelirsiniz. Sakin ve iyi huylu biri ise size hafiften gülümser. Siz de ona karşılık verirsiniz. Yok, aksi ise zaten daha önceden ‘’cırt cırt’’ diye kornaya basar düşüncesizce. Hasta mı var, çocuk mu uyuyor, diye incelikler aklına dahi gelmez.
Severim sokakları…
Bu kadar neden yeter mi?

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Sokaklar insanlar içindir. İnsanların günü belli saatlerinde göz göze geldikleri, merhaba dedikleri, hal hatır sordukları yerlerdir. Sokaklar ismiyle zihinlere yer etmesi ruhunu yansıtması ne güzel olur. Rast gele olmamalı sokak isimleri.. İnsandan çok araçlara hitap eden sokaklar insan olmanın gereklerini de silip süpürüyor. Çok güzel bir yazıydı. Bakacağım bizim sokaklara en uygun isimler nedir? Çok küfür edilen bir sokağımız var .. belden aşağı olabilir mi ismi...)))
sevgi ve saygılarımla... M.TOPÇU

Unknown dedi ki...

Çok güzeldi. Ben de çok severim sokakları, o yamru yumru taşlara takılan, ucunu taşlar arasında bıraktığım topukları hatırlattınız.Hele de sokağın sonunda gevrek fırını varsa, buram buram sokağa yayılan susam kokusu, mıknatıs gibi çeker, ister istemez gayri ihtiyari buluverir insan kendini fırının önünde.Lütfen dön artık!!!! Dön!!! Bu güzelim yazılardan mahrum etme okuyanlarını. Sevgilerimle.

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Sokaklar sahici dediğiniz gibi... İnsanlar yerine araçlar zapt ettiği zaman sinir oluyorum. Car car söyleniyorum:)) Sizin o sokağın ismi '' aaa ne ayıp sokağı'' olsa olur mu acaba? Çok teşekkür ederim.:) Selam sevgilerimle...

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Ayşen Hanım ne güzel devam etmişsiniz yorumunuzla yazıya. Ahhh o gevrekçiler yok mu? Miss kokusu:)) Duygulandırdınız ve onur verdiniz çok teşekkür ederim :)) Sevgilerimle...

semaozturk.blogspot.com dedi ki...

bir sokağa girdiğim zaman pencerelere bakarım, perdelere... pencere önü çiçeklerine.. İçinde bulundugum sokağın hangi sokağa çıktıgını da merak ederim. sokakların bi adı olmalı. ikibinbeşyüz doksanüçüncü sokağın ne anlamı olabilir ki?:)

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

hiç mi hi anlamı yok hem de Yağmur:( bunu insanların isminin olmamasına benzetiyorum. düşünsene insanlara sayı ile seslendiğimizi :( sokak da yaşayan ve yaşanılan yer olduğuna göre neden belediye böyle bi ruhsuz uygulama yapmış anlaşılır değil :(

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...