11 Haziran 2011 Cumartesi

Semiha Hanım ve -m eki


Üstte gördüğünüz, ak çamaşırlarını seren hatun, Pelin’in ananesi Semiha Hanım. 
Semiha Hanım, temizliğine temiz, marifetliliğine marifetliydi. Fakat bu durum, kocası Fahir Bey tarafından takdir edilmiyordu. Fahir Bey, zamparanın önde at koşturanıydı. Oysa ki Semiha Hanım, kocasını, çocuklarını sahiplenmek istiyordu. Ne kocası ne de çocukları böyle bi şeye izin vermediler.
Kocası bütün gün çalıştığı dairedeki kadınlarla fıştırıyordu. - Yuvarlak mimariye sahip bina olduğu için mi, yoksa daireye gelen vatandaşları, memurlar dolap beygiri gibi döndürdükleri için mi, "daire" denmiş? Bilmiyorum. Allahaşkına gidin başımdan, çok soru soruyorsunuz.- Gelelim Semiha Hanım'a; Semiha Hanım salak değildi elbette ama yuvasının devamlılığını korumak için salağa yatmak zorundaydı.
Her şeyi kısa kısa geçeceğim. Çocuklardan bahsedelim: Can ve Canan’dı isimleri. Can kendi aleminde, annesinin sevgi pıtırcığı ve oğlum tavırlarını çekmiyordu, çekemiyordu. Kitapların, dergilerin arasına boğulmuş, kendi dünyasında yaşıyordu. Her şeyden önce aile kavramını pek iplemiyordu. Bireysel bi insandı.
Canan’sa babasına çekmişti anlaşılan. İşi gücü yakışıklı erkeklerdi. Erkek arkadaşın biri gelip, biri giderken en sonunda Yavuz'da karar kıldı. Yuvasını yaptı dişi kuş misali. İşte Pelin’de 1978 yılının karlı bi kış gününde dünyaya geldi.
Ne ki anlatacağım, sadece Semiha Hanım ve Pelin. Anane torun ikisinin de ortak özellikleri, evdeki eşyaları kişiselleştirip sahiplenmeleriydi. Bankada çalışan Canan’ın, Pelin’i annesine bırakmasından dolayı Pelin'in, ananesinden etkilenmiş olduğunu düşünüyoruz. 
Semiha Hanım, 1978 yılına kadar sahiplenecek bi şey bulamayınca, bu sefer evdeki şekeri, tuzu, deterjanı, mobilyaları, radyoyu, televizyonu, telefonu sahiplenmeye başladı. Deterjandan bahsederken “benim deterjanım en iyisidir, radyom en iyi markadır, benim avizem kristal, tuzum bitmiş “akşama gelirken unutma tuzumu getir Fahir Bey” derdi. Evet kocasına da Bey derdi. Aralarında ast üst ilişkisi vardı sanırım. Ben öyle gözlemledim. Çok hiyerarşik ve traşik bi evlilikti onlarınki. 
1968 yılından 1978 yılına kadar bu sahiplenme sürdü gitti. Ta ki Pelin doğana kadar. Pelin doğunca, o’nu sahiplendi. Sahiplenmeden duramıyordu artık. Bu anormal durum onda tutkudan öte, normal bi hal durumunu almıştı. Pelin konuşmaya başlayınca, kelimelerin sonuna –m eki eklenerek konuşulduğunu sanıyordu doğal olarak.
Okula gidip de yazı dilinde –m ekinin olmadığını görünce baya bi boşluğa düştü. Sonunda pes etmedi. – m ekini yine hayatına soktu. Evdeki malzemelerden bahsederken, tereyağım, zeytinyağım,  bulgurum, pirincim diyen bi kadın oldu evlendiğinde.
Sonra böyle bi klan haline geldiler bunlar. Şimdi baya bi "evdeki malzemeleri sahiplenerek konuşan kadınlar derneği" üyeleri var. Hepsinin ele başı Semiha Hanım’dır. Gizli gizli örgütledi, kadınları böyle konuşarak.
Yok ya, her şeyin başı Fahir Bey’dir.. Her şey onun yüzünden kaynaklandı, Bi de Can yüzünden…. 

2 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Bu enfes yazıyı nasıl da kaçırmışım. Semiha Hanımları tanıyorum. Hatta bir(kaç) tane de bizde var:((

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

Çok var çok hem de. Nasıl da evdeki malzemeleri sahipleniyorlar, gülesim geliyor. Beğendiğiniz için teşekkür ederim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...