30 Nisan 2011 Cumartesi

Doğal Yaşam ve Başkaldırı / H. David Thoreau



Düşüncelerinizi eyleme dönüştürebiliyor musunuz? Ya da şöyle; düşüncelerinizin hayata geçmesine kapitalist sistem ne kadar izin veriyor?  Buna şu an ne cevap verdiğinizi de duymasam da tahmin ediyorum.
19. yy da Henry David Thoreau isimli bir adam yaşadı Amerika’da. Ve yaşadığı çağın en tanınmış bohemlerindendi. Hayatının 2 yılını Concord Massachusetts’de Walden gölünün kenarında, arkadaşı ve hamisi Emerson’un arazisinde,  kendi inşa ettiği ahşap kulübede geçirdi. Ekip biçmeyi, yemeğini, hayatında neye gereksinimi varsa kendisi karşılıyordu. Hiç kimseyi kullanmayarak, fayda sağlamayarak.
Amacı burjuvalara ve kapitalist sisteme; maddi kıtlıkla ruhsal tatminin bir arada olabilirliğini kanıtlamaktı. “İnsan vazgeçebildiği eşya oranında zengindir.” fikrini savunuyordu.
Ona göre insan toplumun ve sistemin kendisine dayattıklarını reddetme cesaretine sahip olduğu sürece kendi istediği koşullar içinde yaşayabilirdi. Niçin? Özgürlük için, okumak, düşünmek, yazmak için…
Meksika’ya karşı açılan savaşın haksızlığını savunarak Amerikan yönetimine karşı 6 ay vergi ödemeyerek tepkisini koymuş ve 1 gecelik hapisliğin verdiği öfkeyle “Haksız Yönetime” adlı eserini yazmıştır.
Hayat felsefesi “basitleş, basitleş, basitleştir” diyerek sadeliği vurgulamış ve yaşamıştır.
“İçimizdeki yanı başımızdaki düşman olmasa, uzaktakiler hiçbir halt karıştıramaz.”
“Davranışın otoriteye karşı pasif bir hareket” olduğunu savunur. Ona göre hükümet gereksiz bir organizasyondur.
“En iyi hükümet, en az yöneten hükümettir.”
“İcraatını onaylamadığın devlete bağlı kalmanın ve de haksız bulduğun yasalara itaat etmenin gereksizliğinden ve saçmalığından” dem vurur.
Yazılarıyla GANDHİ’NİN tarzının gelişmesine neden olmuştur.
“Kendi kendime şöyle bir devlet düşünürüm: öyle bir devlet ki, bütün insanlara karşı doğru olmayı göze alabilsin; her insana komşu gibi saygı göstersin; hatta uzağında yaşayan, kendisiyle kaynaşmayan, kendisinin de benimsemediği bir avuç insanın varlığı kendi rahatıyla bağdaşmaz saymasın; öyle bir devlet ki; bu tür meyveler yetiştiren ve olgunlaşır olgunlaşmaz, düşmelerine göz yuman, daha olgun ve daha şanlı bir devlete yol açsın. Benim de düşündüğüm ama hiçbir yerde rastlamadığım bir devlettir, bu.”
“Yalnız olmayı seviyorum. Hiçbir zaman yalnızlıktan daha iyi eşlik eden bir arkadaş bulamadım.”
“Yaşanabilir bir dünyada olmadıktan sonra, güzel bir eve sahip olmak neye yarar?”
“Tutkularınızdan ve hayallerinizden vazgeçmeyin. Eğer vazgeçerseniz, bedeniniz bu dünyada var olsa da, yaşamınız son bulur.”
“Gerçeklerin, güllerin nasıl varsa, kendisine ait dikenleri vardır.”
“Hayatımız detaylarla mahvoluyor, sadeleştirmeliyiz.”
“En ufak bir inanç tohumu, en büyük mutluluktan daha iyidir.”
“Her nesil eskilerin moda akımlarını komik bulup güler ancak güncel modayı mürid kıvamında izler.”
Ormana gittim
Çünkü bilinçli yaşamak istiyordum
hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum
yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak için
Ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmek için.
Biz sivil itaatkarlar, her ay bankadan çektiğimiz maaşlarımızı diğer bankalara, telefon, su, doğalgaz, araba kredilerine, sağlık sigortalarına yatırmak için saatlerce kuyruklarda bekleyerek zamanımızı da yitiriyoruz parayla birlikte. Bedenimiz her geçen gün ne yaşadığını bilmeden eksiliyor. Köleler hiç değilse köleliklerini biliyorlarmış ve onu elde etmek için çaba sarf ediyolardı. Biz; biz özgür olduğumuzu düşünen modern köleler için alıp, okunulası, hayata geçirilesi fikirlerle dolu yaşam kılavuzu.

2 yorum:

yazıkeyfim dedi ki...

traş köpükleri, kravatlar, her sezon topuk şekli değişti diye yenilenen rahatsız edici topuklu ayakkabılar, renk renk çantalar vs vs vs bütün bunlar ne için? insanoğlu kendini daha rahat ve mutlu edecek medeniyet yaratmak yerine kaosa sürükleyecek eylemlerde bulunuyor.
bir not daha, üstadın dediği gibi yaşanacak dünyan olmadıktan sonra şahane evin olmuş neye yarar?

Nerde Trak Orda Bırak dedi ki...

tam tersine bize ihtiyaç diye dayatılan eşyaların, malların kölesi olup hayatımızı yaşamayı unutturuyorlar. sürekli bi açlık, göz doy doygunluğu olmaması. ihtiyacın dışında her sahip olunan, köleliğe bir adım... teşekkür ederim yorum için...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...